17 Şubat 2014 Pazartesi

Kefir hakkında az çok şey

Geçen günkü "içkiyi ucuza nasıl temin ederiz" başlığına olan yoğun okuma talebinden sonra anladım ki bloğumuzu okuyan herkes içkiyi seviyor :) Madem bu konuya ilginiz var sizlere hem içinde alkol olan hemde sağlıklı bir maddeyi tanıştırayım: İşte huzurlarınızda "KEFİR"
Bugün kefir den bahsedeceğim. Kefir denen şey yoğurdun bi türevi. Kökeni Kafkasya'dır. Kısaca kefir, üretilen süt asidi ve alkol fermantasyonu yardımıyla yapılan köpüklü, koyu kıvamlı (yoğurt kıvamında), hafif ekşimsi fermente bir süt ürünüdür ve de çok sağlıklıdır. Tövbe Bismillah alkol malkol yazıyorsun öğrenen adam, içmeyiz biz demeyin, kafa bulmak için içmiyorsunuz sağlık için içiyorsunuz. Madem öyle sirkede kullanmayın kardeşim sirkenin içindeki alkol oranı kefirden kat be kat daha fazla. Sirkeye başka bir gün değiniriz. -"Baba anlatta içip kafamızı bulalım" da deme güzel kardeşim, kafanın güzel olması için ortalama 10-20 litre içmen lazım neyse konumuza dönelim....

Kefirin bileşimi
Su % 88-89
Süt asidi % 0,8-0,9
Etil alkol % 0,6-1,1
Süt şekeri / laktoz % 1,7-2,7
Kazein % 2,5-2,9
Mineraller % 0,6-0,8
Albümin % 0,1-0,3
Yağ % 2,8-3,3
 Google amcada kefirin faydası diye arattığınızda bir sürü faydasını  göreceksiniz tek tek yazmanın anlam yok girin arayın. Ağırlıklı olarak  bağırsak sorunlarına  olan çözümlerine değinen çok  ama nedense bende  tam ters etki yaptı. Millet  kefir içince tuvaletten  çıkamazken bense tuvaletin  yolunu unuttum desem  yalan olmaz.
 Şimdi evde nasıl kefir elde edicez onu görelim. Aslında marketten de satın  alabilirsiniz fakat üretemezsiniz mayası olamadığından dolayı. Bu meret  yoğurt gibi devam ettirme şansınızda yok illa kefir mayası olacak kardeşim o  kadar. Bu arada metale karşı cinsliği varmış, herkes aynısı söylüyor fakat  kullandığım tüm materyaller plastik ve cam olduğundan metale deydirmedim  hiç. Bence sizde metal ile temas ettirmeyin mayanın öldüğü söyleniyor.  Ayrıca yoğurt mayalayanlar bilir mayalanacak sütün az biraz ılık olması gerekir serçe parmağını içine sokunca 2sn tutabilecek kadar. (38-45 derece) fakat kefirde böyle bir muhabbet yok. buz gibi sütü mayanın üstüne döksenizde bişicik olmaz oda sıcaklığına gelince otomatikman mayalanma başlar böylece üretimi yoğurttan daha kolay ve kazasızdır.
Şimdi diyeceksiniz ben bu mayayı nerden bulacam? En temizi ya ziraat fakültesi bulunan bir üniversiteden, ya bir aktardan yada benim gibi bunu üreten bir manyak arkadaşınızı/akrabanızı bulup ondan temin edebilirsiniz.
Azcık bile bulsanız o çoğalır sıkıntı yok. Her türlü sütü kullanabilirsiniz, inek koyun keçi.... Pastörize süt de kullanabilirsiniz UHT sütte hiç bir şeye hayır demezler çoğalmak için.

Bir gün önceden mayaladığım kefirim (ters işlem yapıcaz :) )Görüldüğü gibi katılaşmış yoğurt kıvamında


Bunu metal olmayan plastik bir süzgeçten geçiriyorum ki maya ile ürün ayrılsın

Şimdi güzelce sallıyoruz mahsülümüz süzgeçten akarken kefir mayası işçilerimiz süzgeçin üzerinde kalıyorlar.

Tipleri fındık boyunda karnıbahar görünümünde, görünce korkmayın. :)

Eveet mahsülümüzü huni vasıtasıyla cam şişemize boşaltıyoruz ki istediğimiz zaman sağlıklı içebilelim, içmediğimiz kalan mahsülümüzü buzdolabına kaldırıyoruz.


Kalan mayayı tekrar kavanoza koyup üzerine ılık veya soğuk süt ekleyip ağzını da kapatıp 12-24 saat ortalamalı fermantasyon işlemine yani mayalama işlemine bırakıyoruz. (süreyi siz zamanla kendi ağız tadınıza göre belirleyeceksiniz) Kavanozu sarmanıza falan gerek yok kaldırın bi yere koyun masa üstünde falan.
Bu sürede ellemeyin, rahatsız etmeyin işçi mayamızı.


Nerdeeen nereye

Kullandığınız materyalleri bardak tezgah süzgeç vs hemen yıkayın. Eğer unutursanız ve kurursa çıkarması gerçekten sıkıntı olabiliyor. Bildiğin zamk gibi üzerine yapışıyor herşeyin.
Hergün üretmek zorun da değilsiniz. Diyelim bi kavanoz ürettiniz, katılaştı kaldır koyu dolaba, hayır demez size. 2-3 gün dursun çıkar süz sonra iç. yada uzunca bir süre üretmeyeceğim derseniz ozaman ölmemesi için kavanozun dibine yaşaması için bir miktar süt koyun, o orada kendi halinde takılsın.
Markette 4,00 - 5,00 TL ye hazır kefir satın alacağınıza, daha sağlıklısını 1,40-3,00TL arası üretmiş olduk :)


Haydi afiyet sağlık olsun hepinize :)


----------------------------------------
- Bir saattir anlattın öğreten adam kardeşim burada da, yahu şu kefirin hikayesi nedir?
- Dinle bak!;

Kefirin gücünün bilinmesi ve isimlendirilmesi 18.yy başlarına kadar uzanır.Kefir tanelerinin Allah’ın Kuzey Kafkasyalı müslümanlara bir hediyesi olduğuna inanılır.Kefir tanelerini her jenerasyon bir sonrakine aktararak devam ettirmiştir.Kefir taneleri bir sülalenin elinde nasıl üretildiği gizlenerek uzun zaman üretilmiştir.

1900 lerin başlarında Tüm Rus sağlıkçıkları derneği Blandov kardeşlerle irtibata geçti, bu kardeşler Kuzey Kafkasya da peynir fabrikası işletiyorlardı. Kardeşlere kefir tanelerini ele geçirmek için yardım edip etmeyeceklerini sordular. Kardeşler bu iş için Irina Sakharova adından yanlarında çalışan güzel bir işçi kızı kullanmaya karar verdiler.Irina Kafkas prensi Bek-Mirza Barchorov’u kefir tanelerinden biraz almak için ikna edecekti. Irina gerçekten prensi güzelliğiyle etkiledi ama prens bu kıymetli probiotik-elması vermeyi inançlarından dolayı reddetti.

Buna rağmen prens irina’dan vazgeçmek istemedi.İrina tam geri dönecekken prensin adamları tarafından kaçırılarak geri getirildi.Geleneklere göre kaçırdığı için evlenmek zorunda olan prens tam bunu gerçekleştirecekken Blandov kardeşler irinayı prensin elinden kaçırdı.Durumu rus çarının mahkemesine götüren irinaya prens altın ve elmaslar teklif etti .İrina ise bunların yerine kefir istedi.Bu sayede elmastan daha değerli kefiri elde eden irina 1908 yılında Moskova’ya ilk kefiri getirmiş oldu.Kefir ilaç olarak tüberküloz hastalarını tedavi etmekte kullanıldı..

İrina 1973 yılında 85 yaşında iken SSCB Besin endüstrisi bakanına bir mektup yazarak kefir’in rus halkına ulaştırılmasındaki oynadığı baş rolü anlatmıştır..
--------------------------------------------

15 Şubat 2014 Cumartesi

İçki ucuza nereden bulunur?

Ucuz içkiyi duyunca hemen nasılda zıpladınız dimi? :)))) çakalllaaarrr.... :))))
Şimdi, malum piyasada eşek yüküyle vergi olduğundan dolayı komik paraya mal olan içkiler fahiş fiyatlara satılmakta.
Ucuza içkiyi ancak yurt dışına gidip gelen eş dosttan yalvarmak suretiyle 1/3 fiyata alabiliyoruz. Pekii eşi dostu olmayan ne yapacak arkadaşım?

Hadi bakalım diğer seçeneklere bakalım ;

1- En yakındaki tır garajına gidin, orda şöförlerin takıldığı kahvehane tarzı bi mekan vardır. Çay getiren lavuğa durumunuzu izah edin. O size yardımcı olacaktır. Tırcılar genelde 1 litrelik içkiler alırlar, ağırlıklı olarak J&B ve Yeni rakı gelir. Ama diğer markalardan tercihini varsa az bir karla size sipariş getirecektir. Fakat bunun içinde bir süre beklemeniz gerekebilir. Şişenin kapağını kontrol edin, şüpheli bişi varsa almayın (genelde olmaz) Yurtdışından gelen içkilerde yurtiçinde satılan içki şişelerindeki bilyalı başlık olmaz, dolayısıyla "la bu sahte heralde" diye salak düşüncelere girmeyin, kendinizi küçük düşürmeyin.
En yakın (istanbul için) tır garajları: Sefaköy, İkitelli, Ataşehir, Orhanlı vs.

2- Malum nedenlerden dolayı artık içki satan hipermarketlerin promosyon insert lerinde ve mağazanın içinde  içkilerin promosyonu ile ilgili herhangi bir ibare olması yasaklandı. Dolayısı ile bir markete girdiğinde hangi içkide indirim var göremiyoruz. Bu durumu aşmak için mutlaka reyon görevlisiyle azcık muhabbet edin. O size mutlaka ne de indirim var veya hafta olacak vs. yumurtlar sıkıntı yok.

3- Metro ve Real in fiyatları piyasadaki tüm marketlerden ucuz. Tek favorim metro. İçeri girebilmeniz ve alışveriş yapabilmeniz için şirket yetkilisi olmanız ve sizi temsil eden kartınız olması gerekiyor.
Eğer kartınız yoksa kartınızı unuttuğunuzu söyleyip, kartı var olan bir arkadaşınızın firmasının adını ve arkadaşınızın adını vererek geçici giriş kartı alabilmeniz mümkün. Çaktırmadan girsen bile kasada fatura kesilirken kartı yine soruyorlar. Kaçış yok. Neyse; Metronun şaraplarının fiyatları muhteşem normal zamanda bile fransız şaraplarını 20TL ortalamadan almanız mümkün ( 8,5 liradan fransız şarap aldığımı bilirim) Hatta istediğiniz şarabı açtırıp tatma şansınız bile var. Ama hayvanlık edip şişeyi devirmeyin ayıp. Kendinize gurme izlenimi verin. Her ülkeden şarap var şiliden, gürcistandan, italyadan....
Metroda diğer bulabileceğiniz ucuz içki biralar. Efes'i piyasada dükkanda 5,30 dan satarlarken burda 4,10 gibi rakama alabilirsin. İlla kasayla alacan şartı yok ama 4-6-8-20-24 gibi seçenekler var birinden birini seç.
Kısacası osuruktan 1-2 şaraba biraya vereceğin parayla ayda bir gidip toptan (4-5) stoklamak çok avantajlı.
Tüm içkiler piyasanın azda olsa (en az 1-2TL) altında.
Real ise metronun parekendecisi burda ise az biraz daha pahalıya alabilirsin bazen kafa kafaya gelir.
Carefour ve Migros az üründe indirim yapıyor (1-2 ürün)

4- Özel günler.... Yılbaşı, Sevgililer günü, Bayramlar öncesi hafta boyunca tüm içkilerde metro,real,carefour ve migros ta %20-%25 e varan indirimler oluyor. O günlerde gidip topluca depolamak çok mantıklı.

5- Bu marketlerin reyonlarında çalışanlarla kanka olun hangilerinde barkod hatası varsa size söyler çaktırmadan depolarsınız. Benim 3 tane mevcut :)

6- İçkinizi evde üretmek.... Bunun için herhangi bi yasal sınırlama yok. sadece yaptığınız içkinin şişesinin üstüne herhangi bir etiket basmamak. Satıcı diil içiciyim ağğbiii.. olayı.
Evde içki üretme olayına başka bi zaman girişicez.

----------------------

Rakı makı alırken bu tarz yerlerden (büyük marketlerden) alırsanız hediye bardak mardak hediyeli olanları tercih edin. Beleşe bardağınız falan olur evde arabada.
Tekel bayinden alırken de çamura yatın, tüm tekel bayilerine içki firmalarından promosyonlar gelmekte fakat hiçbiri bunları müşteriye vermez salağa yatarlar. Bira alıyorsan hediye olarak açacak, bardak, kibrit, anahtarlık, çakmak vs. iste yok derse diret! Mutlaka verecektir. Vermezse küfret! diğerine git, Bundan sonra sana hediye verenden alışveriş yap cezasını çeksin. Rakı alırsan da mutlaka 2 tane rakı bardağı iste. Bi ara arabam bira açacağından geçilmiyordu düşün artık.

Neyse arkadaşlar ... Hadi bakalım hoooppp iyi günlerde ...  Nazdrovyaaaaaa*   :)



* na zdrowie : Bilinenin aksine Rus değil, Leh (Polonya) dilinde şerefe demektir.




Çaylaaarrrrr

Selam;
Bi süredir bişi yazamadım işlerin yoğunluğundan neyse
Bugünkü konumuz çaylar....
Malum piyasada bi sürü çay çeşidi markası vs var. Eminim bir kaç kişi hariç, hiçbirinizin çay hakkında fazla bir bilgisi yoktur. Nasıl üretilir? Hangi çay markası nasıl üretim yapar? En önemlisi market rafında 50 çeşit ve marka çaya mal mal bakarken "ulan hangisini alsam ki?" dediğiniz olmuştur. Bugün bunlara açıklık getireceğim. Bu arada yazıyı okuyan karadenizli arkadaşlar çıkarlar belki "lan sen ne bilcen uşağum karadenizliyiz en iyi biz biliriz" klişesine karşı sadece o kadar memleketinize gidersiniz de "ulan bi çay fabrikasına gireyim" demezsiniz.

Neyse önce sizleri kasmadan çayların özelliklerine girelim;
Görüldüğü gibi en iyi çay çeşidi "altınbaş" olan. Rakıda da bu böyledir Yeni rakı yerine az para kıyıp Altınbaş içsen görürsün farkı :) (Kulüp Rakısının yerini hiçbiri alamaz bence ama ekikeieki) :)
Ulan durduk yere canımızı çektirmeyelim neyseee :P devam edelim; Çay toplanırken koparılan yapraklarının özellikleri de aşağıda birde ona bakalım;


Markete gittiğinizde hangi çeşidi tercih edeceğinizi az çok anlamışsınızdır. Benim ağzım kekremsi sert adamım ben sert çay içerim dersen ona göre al çayını raftan yok ben yumuşak severim dersen ona göre al çayını.



Çayın demlenmesi;

Ulan şu konuda herkes ahkam keser "benim çayım en güzel" diye.
2,5 dakika demlenen çay insana canlılık, 5 dakika demlenen çay insana huzur ve sakinlik verirmişmişmiş bi belgeselde çay prof. ları öyle diyodu.
Ulan kimse çayını 2,5 dakka demlemez Türkiye'de. İmamın sidiği gibi olur ya o.
Fikrimce en iyi demleme süresi 12 dakikadır.
Fazlası çayın içindeki "tanen" in ortaya çıkmasıyla hafif hafif acılaşmaya başlar.
Naparsanız yapın ben size öğreteyim de herkesin keyfi zevki ağzının tadı bir değil sonuçta.

Çayın Türkiye'ye gelmesi;

Çoğunuz çayın sadece karadenize özgü ve Türkiye'de yetiştiği sanıyordur ama değil.
Türkiye’ de çay tarımın ile ilgili ilk girişimler 1917 yılından sonra gelişmiştir. İlk yıllarda Bursa bölgesinde yetiştirilmeye başlanan çay istenen verimi vermemiştir bunun sonucunda Ali Rıza ERTEN’İin raporu doğrultusu çay, Rize ve bölgesinde yetiştirilmeye başlanmıştır.
1923 yılında Zihni Derin Ziraat Umum Müfettişliğine getirildi. Çay ve narenciye fidanlığı kurmak üzere Rize’ye gönderildi. Derin, Rize’ye hakim Garal (Karali) tepesinde 15 dekarlık araziyi fidanlık ve çay araştırma işine   tahsis etti. İlk çay tohumları Gürcistan2nın bir şehri olan Batum’dan bizzat Zihni Derin tarafından, sınırda geçişi engellenmesin düşüncesiyle, bir baston içerisinde getirildi.
Ekimler oldu, yurtdışından bilimadamları geldi, bir sürü zorluklarla karşılaşıldı. 1935 de İsmet İnönü'nün Rize'yi ziyaretinde çay anlatıldı ve onunda destekleriyle 1937 yılında ilk yaş çay elde edildi toplamda 138 kilo kur çay ortaya çıktı vs.. vs..
Çok merak ediyorum Ali Rıza Erten çayı Türkiye'ye getirmeyeydi bu karadenizde ne ekip biçeceklerdi?

Çayın üretimi;
Kısa kısa anlatıcam ona göre iyi anlayın. Resimlerin bir kısmını (fabrika içi) ben çektim, ortam loş olduğundan resimlerin kalitesi biraz kötü, çok biliyorsanız gidin kendiniz çekin.



Önce çaylar kadınlar sayesinde toplanır. Niye kadınlar dedim çünkü toplayan erkek görmedim nedense. Toplayanlara yarıcı derlermiş. Sanırım fifti fifti kırışıyolar malı neyse....


toplanan çaylar çuvallara konur ama engebeli bölge olduğundan taşımak zordur bu yüzden laz icadı teleferik kullanılır.

Toplanan çuvallar "çay alım yerleri" ne getirilir



Sonra kamyona yüklenerek fabrikaya yola çıkar


Fabrikada tek çalışan insan budur. gelen malı kamyondan yürüyen banda döker. Geri kalanı zaten akan bir bant sistemi olduğundan insan eli değmeden tamamlanır. Merak ettiğim en zor olan bu kısmını neden insan yapar hiç çözemedim. Neyse devam edelim;


Çaylar bantta gitmeye başlarlar, yeşil olan çaylar fermante olarak renk değiştirir renkleri yavaş yavaş kararmaya başlar.





 Çay daha sonra fırınlara girerek kurutulur buradan çıkan çay yine bantlardan eleklere gider





Elekten geçen kurumuş çay ebadına göre numaralandırılır. En iyi çay 1 numara olan (en ince kum gibi) çaydır.
1-2-3 numara olanlar resimde çuvallara dolmakta.


Çuvallar yüklemeye hazır


Parekende pakete girmiş hali.


eee geri kalan nooluyo? hiç mi posa mosa çıkmıyo bundan? çıkmaz mı?
Bunlarda çayın posası. Fabrikanın arkasında bi yere dökülür.



Fabrikanın dışından görüntüler




Fotoğraf çekmemize bir şey demeyen hatta yardımcı olan Işıklı Çay kur Fabrikası çalışanlarına teşekkür ederim.

Bundan sonra bir bardak çay yudumlarken; ne zahmetlerle toplanan çayın görüntüsü gözünüzün önüne gelsin.

 Karadenize gitmişken fıkralık manzaralardan kaçamıyorsunuz fotoğraflayabildiklerimden işte birkaçı:

Aynı anda hem geç hem dur hem dikkat et ışığı :) ne yapacağımızı bilemedik. Arkadaşa dursak mı derken o gaza basarak geçti. Sanırım alışıklar :)


Yolun sonunda uzungöle vardığımızda işte o meşhur manzara...
Ahşaptan yapılan otelin herhangi bir yangın anında acil tahliyesi için yapılan "ahşaptan yangın merdiveni" :))))
Valla kendimle çok çeliştim anlayabilmek için ama işin içinden çıkamadım :)



Bugünlük bu kadar öğreti yeter. Gidip kendime şöylee güzel bi çay demleyeyim :)

1 Şubat 2014 Cumartesi

Sucuaaa Geelll!!!

Bu gün size "sucuk" nasıl yapılır onu anlatıcam.
Bizim bi kuzen var, gıda işiyle uğraşıyo. Onunla takıldım takılalı gördümlerim karşısında dehşete düştüm ve gıda konusunda psikopatlığa varan fikirler içerisine girdim.
Soyadan köfteler, ahtapot artıklı kaşarlar, talaşlı sosisler, kireçli peynirler, etsiz sucuklar salamlar, irmikli karabiberler......
Neyse midenizi kaldırmayacağım ama maalesef yedikleriniz bunlar.
Bunları görünce bazı şeyleri sağlığımız için kendimiz yapmaya karar verdik ve evimizde ekmek,sucuk,yoğurt,kefir,pizza,şarap, yapmaya başladık.

Unutmadan, en kral sucuk ama en kralı yani piyasada bulman bile mümkün değil düşün, onun bile maliyeti max. 18TL.
Yani piyasada satılan, yok %100 dana vs sattıkları marka sucuklar 30 liradan aşşa satılmıyor ki bunlar bile çok kaliteli değil kısaca %100 kar var.

Size bugün evde yapılan sucuğu anlatıcam. Hem sağlıklı hem fiyatı uygun, ben yaptım gayette güzel oldu.

Önce 1 kg kıyma al (önce 1kg dan yap. Bok gibi olursa batırırsan ziyan olmasın)
Alacağın kıyma biraz yağlı olsun, ne kadar yağ o kadar lezzet. Ama yağı abartma sen kasaba yağlı kıyma de o anlar karıştırma gerisini.
Bunun içine bol sarmısak rendele at, kimyon , karabiber, kırmızı toz biber, tuz, kat ve hepsini yoğur. (oran belirtmedim zevkine göre kat)
Arada küçük parça al tavada ısıt, kokusuna ve tadına bak. Eksik bişi varsa tamamla.
macun gibi olana kadar yoğur. (malzemelerle uğraşamam a.q. yokmu bunun kısa yolu dersen "sucuk kombi" dedikleri bişi var toz halde kıymayla-karışımı oranıyla kullanırsın.
Mahallendeki kasapa söyle mutlaka vardır ipnede. pahalı bişi diil 2-3 lira at önüne yeter. Lezzeti aynı sucuk olur ama önerirmiyim? Tabiki hayır!
Çünkü içerisine "msg" (mono sodyum glutamat) katıyorlar. Bu konuyu ayrı işliycez ilerde. Bir numaraları beyin düşmanı, alzaymırın bir numaralı tetikçisidir kendileri.
Neyse konu dağıldı.
Macun olan malzemeyi bi gece üstünü streç filmle kaplayıp buzdolabında dinlendir.

Ertesi gün evinin yakınındaki aktardan suni bağırsak al (gerçeğini bulamazsın)
Eğer bulamazsan eczaneden sargı bezi al. (gülme deperim al sen yorum yapma!)

Eve gel sargı bezi aldıysan aç bezi, malzemeni koy içine bastırarak kıvır kıvır sıkıştır iyicene. Sonra iki ucuna dikiş ipi bağlayarak bi yere as.
Malzemeyi kurutcaz aynı zamanda fermante olacak. Sakın açık balkona asma karga yiyor! :P
3-4 gün sonra pis pis sucuk gibi kokmaya başlayınca yiyceen kadar bezin ucundan açıp kesip al.
Sucuğu arada bi elle 3-4 gün içinde yavaş yavaş sertleşcek.

Gelelim bağırsak aldıysak ki duruma; bağırsağı ılık suda yavaşça yıka. Böylelikle bağırsak yumuşuycak.
Malzemeni dikkatlice bağırsağı patlatmadan içine doldur. Zaman  ilerleyince stil geliştiriyor insan.
İçinde hava kalmamasına ve malzemenin sıkı olmasına özen göster, kuruyunca kesmeye kalktın mı anlarsın. Doldurunca iki ucu da iple bağla. As bi yere kurusun, karga fuckterörüne karşı içeri as unutma!
Iyy fakir elle mi dolduruyon sucuğu diyosunuz biliyorum, isterseniz sirkeciden kıyma makinası alırsınız ucuna "sucuk doldurma aparatı" alırısınız o zaman 1 saatte dolduracağın bağırsağı 3 saniyede dolduruyorsun. Keyf tamamen sizin.
O meşhur kangal şekili ellede doldursan makinayla da bassan kendiliğinden oluyor kafana takma.

Şimdi nooldu lan 2 saattir okuyoruz yazıyı?
Tamamen katkısız, güvenilir, tadı bi boka benzemeyen (diğerlerine kıyasla) ve ucuza sucuk imal ettik.
Yavaş yiyin, yumurtanın sarısına banarak yiyin :)))) Afiyet olsun.


Bitince işte bu şekilde bi manzara çıkıo, iki ucuda birbirine bağlarsan kangal olur yok bağlamam dersen mangal tipi olur. 1 kilodan 4-5 kangal çıkar.
Bizzat kendi dolumumdur, Evet tezgah çimstone :)