10 Şubat 2015 Salı

Her pahalı mama kalitelidir anlamını unutun!


2002 yılından beri bir fiil (arada kesinti yıllar olsa da) köpek bakarım. Köpek bakımı vs konulara girmeyeceğim. Mama konusunda sizlere birkaç bilgilendirme yapacağım şöyleki;
Her pahalı mama kalitelidir anlamını unutun!

Yaman'ın anısına"Yaman" ilk köpeğimdi (Golden Retriever) 45 günlükten itibaren kollarımda büyümüştür. İlk zamanından beri sevgili baytarım Serkan ona "Anf" isimli premium bir mamayı önermişti. Yaman resmen bu mamayla büyüdü. Bizden gidene kadar da sağlıkla ilgili (acil bir vaka hariç) hiç bir sorun yaşamadı. Mama piyasadakilere göre ucuzdu. Yaman pek de beğenerek yemezdi. Mama kabına her mama koyuşumda "ulan i*ne yine aynı yemeği verdi p*ç "gibilerinden bi suratıma bi mamaya bakardı. Kısacası ölmemek için yerdi :) Bunu Eukanuba ya da yaptı Hill's e de hepsine; o aslında kuru mamayı sevmiyordu :) Gözü hep bizim yemeklerdeydi :)

Neyse gelelim ikinci köpeğimiz olan Buddy'ye (Galans - Golden Retriever) Hade len demeyin gerçekten de Türkiye'deki resmi tek galans, seceresi vs mevcut :) Neyse efendim bu itimiz ise herşeyi yer, ayırt etmez. 5x5 kalas, demir, çöp poşeti, tahta, plastik, pet şişe ne bulursa yer. (öğütücü gibi manyak) Buddy, eski sahibi tarafından Royal Canin Maxi Adult ile büyümüş. İlk geldiğinde yabancılık çekmesin ve problem yaşamayayım diye bende aynı mamayı aldım ve kullandım. Birde pahalı namussuz ki sorma neyse sonra uzuun araştırmalarım sonucunda Bonacibo adlı mamaya denk geldim. Bu mama ise diğerinin yarı fiyatı ve özellik olarak Royal Canin'e 5 basmakta ve en önemlisi taze üretim. En başta bende forumlarda günlerce okudum, iyi diyenlerde var küfür edenlerde ama ortak kanı tüylerinin daha parlak olduğu, ilk zamanlar dışkısının cıvık olduğu yönündeydi. Tipik Türk şirketi olm ne bekliyorsun kesin dandiktir mama diye düşünmedim değil. En sonunda merakıma yenik düştüm ve sipariş vermeye karar verdim.
Siteden 2 adet ücretsiz tester istedim (üye olunca alabiliyorsunuz). Tipik Türk kafasıyla çalıştığını düşündüğüm bir şirkete göre fazla çömertce bir hizmetti. Gelmez ya amaan derken 2 gün sonra testerlar elime geçti. Gerçi testerlar 100gr olunca bişiye benzemiyor. (Kedi testerı da 100gr, köpek testerı da 100gr saçma olmuş) neyse efendim bizimkine verdim 3 defa ölümden döndü. Çünkü Bonacibo mama Royal Canin'in neredeyse 1/3 ebadında yani ufacık. Eee bizimki de heyecanlı olunca 30 sn de 3 defa boğulma geçirdi kendileri. Neyse en sonunda "ulan zaten 1-1,5 ayda bitiriyor" alim de deneyeyim adam akıllı dedim ve sipariş verdim. Ürün geldi. Siparişime de özellikle ölçü kabı da ekleyin lütfen yazıyordu ama gelmedi. Ürün ambalajlaması gerçekten kötüydü şöyle ki; sanki bizim Hüseyin emmi elinde kürekle malı basmış içine de ambalaj şöyleee bi bel vermiş gibi böyle ne biliyim saçma salak duruyordu. Diğer mamalar gibi ambalajın dik durma pozisyonu yoktu. Yav cips alırsın da ambalajı açarsın sonra kapatmaya çalışırsın da içinden havası çıkar böyle saçma bişiydi.
"Ulan dedim bu ne?" Aldım eve götürdüm. Zaten büyük plastik kova mama kabına aktardığım için ambalajı da pek kafaya takmadım. Ama şunu söyleyeyim. Ambalajın üzerinde plastik fermuar sistemi olduğundan tazeliği uzun bir süre daha korunabilir. Aferin güzel düşünülmüş! Yaman zamanında bu konuda çok sıkıntı çekmiştik. Paketler her daim açık olduğundan hem ev içinde koku yapıyor hemde tazeliği kalmıyordu.
Birkaç gün sonra kafama takıldı. Yazdım verdim veriştirdim "ulan mama ölçü kabım nerede" diye firmaya sitelerindeki şikayet formundan. Kısa bi süre sonra cevap geldi. "Efendim sistem her siparişe otomatik mama ölçü kabı koyuyormuş ama her nedense ben özellikle yazmama rağmen benimkine koymamış. Len zaten nası koysun mama poşetine mi koyacak? Tipik sallama yazı dedim. Siee siee diyerek maili okudum, geçmeden zırt bi mesaj.... Aras kargo, kargonuz yola çıkmıştır. Lan dedim nooluyyo anaa bi baktım firma üşenmemiş mama ölçü kabını göndermiş. Utandım sanki biraz. Ama yinede o bir Türk firması ne gönderecek du bakalım diye sırıtırken 2 gün sonra kargo geldi. Oha dedim bu ne? Sarı renkli üstünde firma ismi olan gayette kaliteli bir plastikten yapılmış üzerinde ölçü çizgileri olan bir kürek! 10dk inceledim. Hoşuma gitti ama yine b*k buldum üstünde gr ölçüsü olacağına "cup" ölçü birimi vardı :) Ulan Türkiye'de yaşıyoruz ne cupu dedim oturdum google amcadan cup to gr convert arattık :)

İşin geyiği bi yana firmayı gerçekten taktir ediyorum. Müşteriye verilen değer, hizmet kalitesi, on numara. Mamanın da zamanla bizimki üzerindeki etkilerini göreceğiz bakalım artıları ne eksileri ne.
Ürün satışını sadece kendi tekellerinde bulundurmaları çok güzel böylelikle aracılar (veteriner petshop mağaza vs) fiyatı gereksiz şişirmiyorlar. Bravo diyim.

EDİT (01.06.2015)
Dostlar yazıyı yazdıktan kısa bir süre sonra buddy nin kulaklarında, cinsel organında ve patisinde anlamsız yaralar çıktı.
Tam da royal caninden bonaciboya geçtiğimiz dönemde olduğundan hangisinden kaynaklandığına emin değildim fakat önceleri royal canin yediğinden ve daha önce bir sorun yaşanmadığından dolayı bonacibo dan şüphelendim. Önce patisindeki yara geçti fakat izi kaldı. Kulaktaki yaralar kortizonlu kremler vs kullanmamıza rağmen hiçbir şekilde iyileşmedi. Ve bu durum yaklaşık 3 ay devam etti, 3 ay bir türlü iyileşmeyen yaralar :( Sabah akşam ilaç sür geçmez. Veterinerim protein kaynaklı olabileceğini mamayı acilen hipo-alerjik bir mama ile değiştirmemi tavsiye etti. Piyasada yaptığım araştırmalarda fazla bir seçeneğimin olmadığı fiyat/kalite performansında Profine - Somon&Patates olanı seçtim. Tahıl az Somon ve patates ile hipo-alerjik bir formül var. Yanılmıyorsam Çek Cumhuriyeti menşeili bir mama.
Mamaya başladıktan 15 gün sonra kulaktaki yaralar inanılmaz bir hızla kendiliğinden tamamen iyileşti. Bu bize ders oldu lütfen mama konusunda biraz daha dikkatli olun. Her köpek aynı tepkiyi vermez. Birine birşey olmaz diğeri nalları diker aman diyim.


Gelelim yok lan ben yerli mama vermem ecnebi vercem oğluma/kızıma derseniz zooplus.com.tr yi şiddetle öneririm. Abi üye oldun 5TL zoopara veriyor, ilk alışverişinde de 20TL veriyor, ne etti? 25TL indirimin var kafadan. Bişi sormak için müşteri hizmetleri numarasını aradım, Az buçuk Türkçe konuşabilen bi abla çıktı telefona soruma çok net bir dille cevap verdi Bravo dedim.
Fiyatlar piyasaya göre çok ama çok uygun. Bir de 25TL indirimi koyunca off tadın da yenmiyor. Yapılan alışverişe belirli bir oranda zoopara veriyor ama 60 gün sonra bu hediye paralar sıfırlanıyor. İlk siparişten sonrası normal fiyattan yani 25TL indirim yok bu yüzden yeni bir hesap açın (sadece 1 dakikanızı alıyor) yine indirimi kapın :) Her hafta çeşitli kampanyalar var sürpriz hediyeler var. Girin bir inceleyin derim.

Şimdi gelelim detaylara;

Royal Canin: Mama kabına koymamla bitmesi birkaç saniye sürüyor. Severek yiyor.  Dışkısı hafif cıvık gibi ne çok kuru ne çok cıvık, kıvamında, dışkıda inanılmaz berbat bir koku var, dersinki fare yemiş. (yemiştir şerefsiz şaşırmam) köpekte hafif-orta seviye bir koku mevcut. Enerjisi iyi. kilo ideal. mutlu. Dipte kalan son mamayı verdiğimde 24 saat sarı sarı kustu. :\ Tüy dökme var. Ambalaj güzel. İçindekilerde kısmında detay fazla yok. Marka mama kullanıcam illa dersen al kullan.




Bonacibo: Yemeden önce salyası akıyor :) sanırım ekstra koku/aroma mevcut. Dışkı ideal orta kıvamda, dışkıda koku yok. Köpekte şiddetli ve orta şiddette koku yok, sadece hafif bir koku mevcut bence pislikten normal. Enerjisi daha az gibi. bu mamaya geçtiğimizden beri daha az vermeme rağmen hafif bir etlenme/yağlanma mevcut. daha çabuk yorulma var. Tüy dökme var. Mama ufak olduğu için öksürme/tıksırma/boğulma olabilir. Hayvan zamanla daha itinalı yemeye alışıyor ama ilk birkaç gün sıkıntı. Ambalaj iyi ambalajlama berbat. Keşke 5kg 5kg vakumlama yapılsaymış o zaman muhteşemmiş derdim. Tavsiye edebilirim.
Son yaşadıklarımızdan sonra (yaralar çıkması) firmanın günahını almayayım ama ben tavsiye etmiyorum.



Profine: Pek de severek yemiyor. Sadece çok acıktığı ve başka bir alternatifi olmadığı için "öf aman yiyimde ölmeyeyim" tavırlarıyla yiyor. Bu mamayı kullanmamız ertesinde çok kısa bir sürede tüm vücutsal sorunlar yaralar düzeldi. Fakat enerji sıfır! Royal Canin yerken ki koşması deparı bu mamada yok. Çabuk yoruluyor. İki koştumu dil dışarı fırlayıp, semtin tüm oksijenini bitiriyor. Tüy dökme sorunu klasik bir şekilde devam malum goldenların tipik sıkıntısı. Ama az biraz daha az gibi tüy dökme oranı. Dışkı durumu ise tüm mamalardan çok daha az geliyor. Sabah ve akşam 2 veya 3 küçük yarı sertlikte tam kıvamında parçalar şeklinde. Mükemmel!





------------------------------------------------------------------------------------
Köpek mamalarının içerdiği et/et unu vs kelimelerin anlamları hakkında alıntı bir yazıdır okursanız faydanıza olur:

Et:
  Karkas ve kemikten sıyrılabilen etlerden oluşmaktadır. Hiçbir kuru mamada löp et şeklinde bulunmamaktadır ya da hayvanın göğsü, incik, antrikot v.b gibi kısımlarından oluşmamaktadır. Kuru mamalarda kuzu eti, tavuk eti olarak geçer. %70 ve daha fazla oranda su içerebilmektedir. Çiğ et de diyebiliriz. Örnek vermek gerekirse bütün tavukta %70 oranında su ve %18 oranında protein bulunmaktadır. Aynı oranlar çok az miktarlarda farklılık gösterse de kuru mamalarda "... eti" olarak geçen tüm içeriklerde bu şekildedir. Bu ürün kuru mamaya eklenirken dehidrasyon işlemine maruz kalacağından dolayı su kaybetmektedir. Dehidre edildiğinde ise değer kaybetmektedir. İngilizce'de meat olarak geçmektedir. Chicken meat, lamb meat v.b gibi... Bu ürünler hayvanların yenmeyen kısımlarından ayrılmıştır. Yani kan, tüy v.b gibi kısımlar içermemektedir.


Et unu:
  Karkas ve kemikten sıyrılabilen etlerden oluşmaktadır. Et unu, etin dehidre edilmesine denmektedir. Yani ette bulunan %70 oranındaki su oranının %10 oranına düşürülmesine de denilebilir. Tıpkı üzümü kurutup kuru üzüm elde etmek gibi örneklendirebiliriz. Kuru mamalarda kuzu eti unu, tavuk eti unu, tavuk unu v.s olarak geçer. Tavuk ununu ele alırsak %65 oranında protein, %10 oranında su, %12 oranında yağ içermektedir. Gördüğünüz gibi tavuk etinden daha yararlı ve yüksek değerlere sahiptir. Mamalarda ilk olarak aranması gerekilen içeriklerin başında gelmektedir. Et unu, İngilizce'de Meat Meal yani Lamb meal, chicken meal v.b olarak geçmektedir. Et ununun bir diğer adı ise dehidre edilmiş ettir. Bu da ingilizcede dehydrated meat yani örnek vermek gerekirse dehydrated lamb meat, dehydrated chicken meat v.b olarak geçmektedir. Dehidre edilmiş et ile et unu eş anlamlı kelimelerdir. Bu ürünler hayvanların yenmeyen kısımlarından ayrılmıştır. Yani kan, tüy v.b gibi kısımlar içermemektedir.


Et yan ürünleri:

  Et yan ürünleri ise hayvanların yenmeyen kısımlarının da oluştuğu içerikler demektir. İngilizce'de meat/meal my product olarak geçer. Örnek vermek gerekirse chicken by product, poultry by product, chicken derivative v.b gibi kelimelerden oluşmaktadır. Aynı anlama gelen diğer kelimeler ise kanatlı proteini yani poultry proteindir. Ayrıca dijest yani digest de aynı içeriklerin kimyasal yollarla dehidre edilmesiyle oluşmaktadır. Yani bu ürünler zararlı ve kalitesizdir. Bir kuru mamada olmaması gereken içeriklerin başında gelmektedir. Kan, tüy, gaga, ayak gibi kısımlardan oluşmaktadır.


Yani çok görülen ve yanlış bir görüş olan unu ibaresi kalitesiz değil aksine daha kaliteli anlamı içermektedir. 100 gram taze üzüm ile 100 gram kuru üzüm arasında ne fark var ise 100 gram et ile 100 gram et unu arasında da gördüğünüz üzere o kadar fark vardır. 100 gram kuzu üzüm için daha fazla üzüm harcandığı gibi 100 gram et unu yani dehidre et için de daha fazla et gerekmektedir.


Yağ Çeşitleri:
  Hayvansal yağ ise bildiğiniz gibi memelilerin dokularının render işleminden geçmesiyle elde edilmektedir. Genellikle tavuk, ayçiçek, kanola, balık gibi gıdaların yağları kullanılmaktadır ve bu oran da çoğunlukla %5 oranında seyretmektedir. Yağ çeşitlerinin de kalitelisi olduğu gibi kalitesizi de bulunmaktadır. tavuk, balık gibi belirtilerek yazılan yağlar tercih edilmelidir. Kuru mamanın içeriğinde hayvansal yağ olarak yazılan yağ türleri kalitesiz ve ne olduğu belirsiz yağlardır bu yüzden uzak durulması gereklidir.


Uzak durulması gerekilen ürünler:
Tavuk yan ürünleri (chicken by product), (poultry protein)
Et yan ürünleri (meat derivatives)
Hayvansal proteinler (İçerikte bu şekilde yazıyorsa) (animal protein)
Kemik ve kan unu (bone meal, blood meal)
Kan içerikli ürünler (genelde plasma olarak geçer)
Kümes hayvanları eti (poultry meal)
Dijest (Digest)
Hayvansal yağ (animal fat)

KAYNAKLAR:

Pitcairn, Susan Hubble (2005). Dr. Pitcairn's Complete Guide to Natural Health for Dogs & Cats
 "AAFCO Feed Inspector's Manual". Association of American Feed Control Officials Inspection and Sampling Committee
http://www.dogfoodproject.com/index.?page=meat-meal
http://en.engormix.com/MA-feed-machinery/formulation/articles/usa-poultry-meal-quality-t431/p0.htm
http://www.dogfoodproject.com/index.?page=betterproducts
http://kopeklerdebeslenme.blogspot.com.tr/

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Kandırıkçılar...versiyon 2

Eveet bugün kandırıkçılık konumuza başka örnekler ile devam edeceğiz efendim....
Başımızdan geçen hikayelerden bir kaçı daha; Eskisine ek bugün 4 hikaye birden yazıcam kısa kısa, hadi okuyun öğrenin bakalım....


2. Olay ;
Günlerden bir gün yine bilgisayar dükkanına bir adam gelir. Adam diyorum sıfat belirtmek için yoksa şerefsiz tokatçınn biri olur kendileri.
Aşağıdaki replikler bizzat yaşanır. (apartman ve kişi isimleri değiştirilmiştir)
- Buyrun
- Selam dostum ben geçen ay sizden bir kartuş almıştım hatırlarsınız nasılsınız?
- İyilik sağlık buyrun.
- Yav benim Samsung xxxx marka model iki yazıcıya ihtiyacım var var mıdır sizde acep?
- Eee yok ama getiririz sorun değil.
- Kaça?
- Bakim bi.. hmmm.. tanesi 59€+kdv yaniiii  70€
- Peki o zaman ben ödemesini yapayım. (Der cebinden 500€ luk birkaç banknot çıkarır. Verecek gibi yapar yeniden cebine sokar ki adamın parası olduğunu görelim)
Yaa benim acil işe gitmem lazım zaten taşıyamam evde de kimse yok siz bunu akşam 7 gibi eve getirir misiniz? Ev hemen bu sokakta 3 yan apartman? Tospa apartmanı daire 9. Geldiğinizde ödemesini yapsam?
- Eee olur tabi.
- Yalnız 500€ bütün vereceğim ona göre üstünü de € olarak getirirseniz sevinirim.
- Olur. Yani 360€ vereceğiz.
- Sağolun akşam görüşürüz.
.......... (Akşam olur)
Akşam saat 7 de dükkanın 2 elemanı 2 yazıcıyı da kucaklamış verilen adrese doğru yola çıkar, tam apartmanın önüne geldiğinde sabah dükkana gelen kişi apartman kapısındadır.
- Selam getirdiniz mi yazıcıları?
- Abi getirdik ahanda burda.
- Garantisi var dimi bunların sonra sıkıntı çıkmasın? (Size karşı güvensizlik yarattırıyor)
- Olur mu? 2 yıl garantisi var abi sıfır ürün bunlar. (Açıklama gereği hissettiriyor adama)
- Çok iyi, siz bunları yukarı çıkarın bende markete çıkıyordum. Daire 9 unutmayın. Ben marketteyken gelirsiniz diye 500€ parayı eşime bıraktım ondan alırsınız ücreti de.
Yalnız para üstünü alayım ben hazır karşılaşmışken.
- Al abi 360€
- Eyvallah görüşürüz.
..... Şerefsiz hızla uzaklaşır, Elemanlar kucağında yazıcılarla 4. kat 9 numaraya çıkar ve zile basar...
- Kimmmmoooğğ?  (70 yaşında nenem kapıyı açar)
- Yazıcı getirdim
- Evladım neyyyyy?
- Yazıcı teyzem
- Ne dioonn?
- Teyzeee aşşadaki adam..dediki.. eşi yazıcı ... yazı... yaz.... Siktir! Hassiktir....

.......
Eleman kucağında yazıcılarla işyerine geri gelir, patron sorar "ne oldu?" diye eleman "abi orada öyle biri yokmuş" "Anlamadık, karıma verin dedi yaşlı teyze çıktı Alla Alla...vermedik tabi geri getirdik"der.
Burada asıl tema, korunması gereken şey yazıcı olduğu için elemanda patronda önce olayı idrak edemez nasılsa yazıcı bizde siktir et der. amaaa 10 dakika sonra.....

- Laaaaan 360€ nerde?
- Abi adama verdiydim?
- Nası laaannnn?
- Hasss.....

Şimdi diyeceksiniz ki ulan böyle bi tezgahtan nasıl kurtuldun? Evet benim daha önceki yazımda bahsettiğim cins elemanım ve dikkatim sayesinde.. Ben o tarihte Çeşme'de tatildeydim.
E patron olmayınca elemanlara da gün doğuyor :) Telefonla idare ediyoruz işleri. Neyse bunlar malları almış gelmiş benim haberim yok tabi.
Bir arkadaşı ile beraber malı vermeye gidecekler 360€ alınmış herşey hazır. Telefonda satıştaki kızla konuşurken kız durumu anlattı.
Hemmmeeen enginn tecrübelerim devreye girdi ve dedim ki "ulan biz sadece kurumsal firmalara satış yapıyoruz son kullanıcıya satışımız yok" biiirrrr, Buraya yeni taşındık 1,5 ay oldu ne bir tabela ne bişi hiç bişi yok üstelik mahalledeki esnafı bile tanımıyoruz ikiiiiiii. "ulayyyn biz kartuş hiç satmıyoruz ki" üüççççççç...
"Sakın gitmesinler malı vermeye" diye talimatımla iş patlamadan bitti. Zaten benim meşhur eleman yine kıllanmış adamın tipine ama bir yandan da hazırlamış euroları da köfte :))))
Olayın nasıl devam ettiğini ve sonuçlarını nereden mi biliyorum? :) Mecidiyeköy de bilgisayarcı o kadar çok ki tahmin bile edemezsiniz :)))

Kıssadan hisse........
Tüm dolandırıcılar sizin dikkatinizi bir yere odaklarken başka yönden paranızı tırtıklarlar.....
Lütfen dikkat edin çarpılmayın...

.......................



3. Olay ;
Eveeet bununla beraber kandırık hikayemiz 3 olacak.
Bu hepimizin başına gelmiş bir hikayedir. Ortalıkta pek fazla gezinmesem bile hiç gelmediyse 7-8 defa başıma gelmiştir. Benzin istasyonu, alışveriş merkezi önü birini beklerken yada aracınızından hemen inmişken; düzgün giyimli, düzgün bir Türkçesi olan, traşlı bir genç aracıyla size yanaşır. Siz sanırsınız ki adres falan soracak.

- Abi bakar mısın?
- ?
-Abi ben thy de, havaalanında çalışıyorum (ulan hep aynı senaryo a.q.)
- ?
- Ya arabamın benzini bitmek üzere cüzdanımda kartlarda hepsi evde acil sarıyere gitmem lazım.
- Paramı istiyosun?
- Yok abi öyle şey olur mu dilencimiyim ben lütfen? (Utandırdı bizi hemen peze***nk) Şu parfümleri vereyim sana 4 tane kaldı elimde bak birebir orjinal abi, işyerinden, havalimanında freeshoptan aldım. Orjinali çok para sen dördüne 200 ver abi. Tanesi 50 ye gelir.
Sıkışmasam inan teklif bile etmem kız arkadaşıma almıştım o sebepten abi. (yüzü kızarır başını öne eğer ihtiyacım var karıdan fırça bile yesem napim edasıyla iyice boynunu büker)
(Bunun farklı versiyonları da var. bir diğeri de;
-Abi arabamın benzini yok cüzdanda kartlarda evde, (kolundaki saati göstererek) bak bu rolex abi, altın kaplama, 1200 e almıştım 1 ay önce. Saatçiye versen en az 500-600 kağıdı var 100 liraya verim abi acil yola devam etmem lazım.
gibi......

Bu tiplerle karşılaştığım her zaman sırıtarak sonuna kadar dinliyorum bakalım ne diyecek diye anlatıyoo anlatıyo heyecanlanıyo alcam diye falan , salağa yatıp hmmm höömmm ne diyonn diye dinliyorum ve her seferinde 2 varyasyondan birini söylüyorlar.
En sonunda sırıtarak "ya arkadaşım lütfen biraz yaratıcı ol, hep aynı senaryo, değiştir artık şunu diyorum". Sonrasında patiyle ve küfürlerle kalkan bi araç :)
taaa taaaamm mutlu son :)
Bilin öğrenin, yarın bugün karşılaşırsanız geyiğe sarın i*neleri :)

.......................


4. Olay ;
Altın çakmak hikayesi; Bak bunu bizzat yaşamadım Allah için... Ama epey duydum sağdan soldan....
Antalya gibi turistik yerlerde daha çok yapılır. Yabancı dil (!) konuşan bi adamla bir Türk hararetli bir şekilde dikkat çekecek şekilde konuşurlar.
Meraklı av hemen oltaya takılır.

(a- Ecnebi taklidi yapan tokatçı,    b- Av,    c- Yerli tokatçı,    d- Kuyumcu taklidi yapan tokatçı)

a - boroçka moroçka duroma muroma
b - Selamın Aleyküm.... ne diyooo?
c-  Abi gavurun elinde küçük bi külçe varmış, Iraktan (Şimdilerde Suriye diyorlarmış) kaçarken getirmiş yanında 24 ayar som altındanmış 300grammış; Değeri nerden baksan çok para, ama sıkışmış sanırım anlamadım. Türkiye'deki değerini bilmiyo abi adam. topu topu 5,000TL istiyo param olsa alcam ama param yok vay arkadaş yaa ne adamlar var a.q.
a - boroçka moroçka duroma tutsikiyançek oramakoma buramako yaaa
b - hmmmmmmm. E alsan ya
c- Abi param olsa almammı nası denkleştirsem diye düşünüyorum. Birde emin olamadım kazıklamasın bizi ayak üstü bu gavur?
b- Doğru didin, üçkağıtçı çok piyasada.
c - Abi naapsak? Ahanda şu karşıda kuyumcu var bi gösterelim hem emin oluruz sahtemidir nedir hem gerçek fiyatını da öğreniriz.
b- Doğru dion kardeş hadi.... (Meraklı yurdum insanı ahhhhh)
.......
Vee üçü beraber karşı kaldırımdaki kuyumcunun önüne gelirler. Zaten sıcak olan Antalya'da kapısı klima sebiyle kapalı olan kuyumcunun kapısının önünde sigara içen düzgün giyinimli (mümkünse kumaş pantolon ceket) biri vardır.
c- Arkadaşım kuyumcusunuz di mi?
d- (Aşağılamalı bir sırıtışla yandan tabelaya bakarak bu kuyumcu benim edasıyla) Evet?
b- Şuna bi baksan hocam kaç para eder bu meret?
d- (şaşırmış gözlerle ve çalıdınız mı lan bunu edasıyla) Nereden buldunuz bunu?
b- Ya bi arkadaştan alcaz da ederi nedir?
c- He kaç para eder abi bu?
d- Tartmak lazım içerisi kalabalık şimdi. Ama valla aşşa yukarı 250-300 gramı var, gramı 80 liradan 20-25,000 lirası var bunun. Satcaksan 20 ye hemen alırım arkadaşım.
c- Saol abi kolay gele
b- Aboowwwww saol kardeş. Şurda bi banka şubesi olcaktı gidelim para çekim ben. Tamam arkadaşa söyle alıyorum ben
c- Hocam naaptın ben alacaktım onu
b- E param yok dedin bari fırsat kaçmasın dimi ama?
c- E peki..Banada bişiler ateşlersin artık abi; o kadar uğraştık vesile olduk. Bi sakal atarsın. Bak ben alacaktım sana kısmet oldu. Nasip kısmet.
b- Yav tamam atarız bişiler a.q
c- Eyvallah abi... (Yabancı elemana dönerek) şşş davay davay go go gidelim lan aldık aldık he tamam. Sevindi lan elin garibi ne dünya a.q. yaa...
.............
5,000 ecnebiye, 2-3 paket sigara vesile olan aracıya hoopp külçe cepte... Hayatının vurgunu emminin :) Neyse efendim;
Gerizekalı "b" alır külçeyi ilk bir iki gün hava atmasıyla geçer eşe dosta, "nasıl kerizledim aldım" "ulan uyanığım a.q." diye hayatında hiç yaşamadığı övünç duygusunu 48 saat yaşar.
Para aşkı ağır basar hemen götürür bi kuyumcuya satmak ister veee kuyumcu bunu kapıdan ziktir eder. 1-2-3 tüm kuyumcular buna salak muhabbeti yaparr. Noolyo lan a.q. derken.
İlk konuştukları kuyumcuya gitmeye karar verir, içeri girer ama o ilk kapıda konuştuğu karizmatik eksper kuyumcu ortada yoktur. hatta orada çalışan öyle biri yoktur. :) Antalya'nın sıcağında alnından bir damla ter yanağına doğru sızar. Yarr**a geldik mi? der içinden. Giden paraya yanmaz aslında eve gittiğinde eşten dosttan nasıl salak yerine konduğunu yüzüne vurmaları ve gülecekleri gelir, aslında onuda geçer asıl 1 ay boyunca her dakika karısının bunun ağzına zıçacak ki görüntüsü gözünün önüne gelir. Allah'ım yer yarılsada içine girsem diye 3 Kuluvallah 1 Süphaneke okumaya başlar bilinç altından....

Dikkat ederseniz hep kerizlenenler kendilerini uyanık akıllı sanan salaklar oluyor :) Aman diyimm her zaman aptalı oynayın kazıklanmayın :)


.......................


5. Olay ; (Yeter di mi? Tamam be son hikaye) - Tırnakçılık
Sıktım farkındayım ama bunu da okuyun bizzat çok sevdiğim bi arkadaşım tarafından yaşandı.
Cebinde bi tomar para bana geliyordu 5 tane notebook almaya, düşün artık kaç para var yanında....

Şişli'de Halaskargazi'de yürürken yanına bi araba yanaşır, 2 arap biri yarım Türkçe konuşuyor diğeri sıfır.
- Eğğğ Selamın Aleyküm biz var aramak güzzel restoran hmmnnn yemek iiiitttt ittttt
- Haaa lokanta arıon, bak ilerde 3 km. sonra Günay var gidin yiyin ama pahalıdır hehehe
- Biz bilmiyoz para bu kaç mani? (Cebinden 20 lira çıkarır.) Bu yeteeerr? haağğ?
- Yok habibi yetmez o en az 50-100 kaaat lazım
- (Birbirlerine bakarak) yuzzz? Sende var?
- "Al a.q. 100 bu işte 50 bu işte" der paraları çıkarır. İçinden 1 yüzlük alır 1. adama gösterirken adam parayı eline alır; 2. Arap ise bi anda aniden çocuğun diğer elindeki demeti kapar ve saymaya başlar. Biiirrr yuuzzz iki  yuuuzz üçç yuuuzz hee Yuzz falan. desteyi bi anda çok hızlı bi şekilde komple sayar (Burdaki amaç adamın elindeki paranın sayısının ve rakamının tam olduğunu karşındaki gösterip güven sağlamak)
çocuk nooluyo a.q. der desteyi adamın elinden alır diğer 100 lüğüne alır. "hadi tamam ziktirin! hadi aha bak ilerde lokanta der a.q. arapları" der.
Araplarda elşabi mabi diyerek el sallayarak uzaklaşırlar.

Çocuk bize gelir cihazları almaya ama destedeki paranın 2/5 i yoktur. Tırnakçılık adı altında şerefsizler destedeki parayı sayarmış gibi yaparken 3 banknottan 1 ini avuç içine gizlice sıkıştırarak bunu tokatlamıştır. hemen Şişli karakoluna gidilir, ordaki polisler ise aynı hafta yaşanan bu 8. hikaye derler hatta kişiler arap dı dimi derler.... Sonuç fısssss bi b*k çıkmaz.
Bu arada yazdığım yazıya googleda görsel ararken denk geldim yakalanmış şerefsiz.umarım kendisidir!

Tamam tamam daha devamı yok :)
İki okudun fena mı ettin, aman be iyilikte yaramıyo size :)


3 Temmuz 2014 Perşembe

Kandırıkçılar...versiyon 1

Aşağıda yazılanların hepsi bizzat tarafımdan, küçük bir kısmı da çok yakın çevremde cereyan etmiş olaylardır.
Hayatımız boyunca irili ufaklı bir şekilde dolandırılmışız dır. Ya Hüseyin abi verdiğimiz ganyan parasını yatırdım ayağına iç etmiştir. Manita yanımızdayken ya elemanı dondurma alsın diye göndermişizdir nasılsa manitası yanında para üstünü istemez diye para üstünü iç etmiştir vss vss. Anlatacaklarım bunlar gibi ufak çaplı değil. Adamlar yıllardır aynı senaryoları oynuyorlar. Okuyun! Öğrenin! Kandırıkçılar tarafından kandırılmayın! :)

1. Olay ;
Bilgisayar firmasında (özellikle hep bilgisayar satan firmalara aynı kişi uyguladı bu yöntemi) oturursun, derken kapı çalar. Uzun boylu kel bir tip çekingen çekingen etrafa bakarak lafa girer;
- Selamın Aleyküm
- Buyur hocam
- Siz bilgisayar satıyorsunuz anladığım kadarıyla
- Evet aynen
- Yav ben tır şöförüyüm, değişik ülkelere gidip geliyorum, gelirken de yanımda üç beş harçlığımız çıksın diye bişiler getiririm.
- Eee
- Bu seferde notebooklar getirdim hatta bir tanesini sizin üst kattaki komşunuz Hasan Damgabasan'a verdim, tanır beni daha öncede mal aldıydı. (Buradaki cümle ile samimiyet ve güven yarattı. Neden? üst kattaki Hasan'ı tanıyor ve mal vermiş)
- Neler var elinde?
- Abi 10 tane HP xxxxx marka model getirdim. 1 tanesini yukarı verdim kaldı 9.
- Hmmmm kaçtan veriyon?
- Bak ben ekmeğimin peşindeyim ne verirsin bunlara? (Esnaf ağzı)
- (Ulan her biri en az bayi alışımız 1500$+kdv. kdv ziktir et 1500$) Hmmm 500$ vereyim hacı. Ne dersin?
- Abi tanesine 700$ ver. Hatta şöyle yapalım sen bana şimdi para hiç verme; ben yarın Romanya'ya gitcem 3 ay yokum. Sen malları al, sat geldiğimde bana verirsin paramı. Senden şimdi 1 kuruş para istemiyorum.
- Vay a.q. 13500$+kdv lik malı 6300$ a alıyorum. Üstelik para bile vermeden. Parasını da 3 ay sonra vercem Ülen kekooo :) süpermiş. (Güven kazanıldı, karşıdaki adam enayi yerine konuldu roller değişti)
- Abi yalnız ben sana güvenebilirim di mi? Yani 3 ay sonra geldiğimde paramı verirsin dimi veya taşınmazsın burdan di mi?
- (Ulan i*ne bizi kıskaça aldı biz adama güven duymak yerine adama güven sağlamaya çalışırsın kendini dolandırıcı gibi hissedersin bir anda sanki roller değişir) Yok hocam öyle şey olur mu?
- Abi mallar benim tırda, tırda gümrüğün oradaki tır garajında gel gidelim alalım malları yanlış anlaşılma olmasın. Abi yalnız yanına biraz para al ne olur ne olmaz gümrük işi bilirsin zırt diye bişi çıkar bidaa gel git yapmayalım malum bugün cuma, iş pazartesine kalır e zaten bende yola çıkıcam
- Tabi tabi hemen çıkalım
................
- Abi geldik aha burası tır garajı ve gümrük sahası
- Tamam napacaz? (bitirim tip edasıyla sigarandan bi fırt çekip yere atarsın)
- Bekle abi ben ordino işlerini halledip geleyim (Ve gümrük sahasındaki resmi bir binaya girer)
... (10 dakika sonra)
- Abi malları çekmem için 2700TL dediler memurlar bende 300 var üzerimde, 2400 verirsen hemen bitirelim işi, zaten mallar sende kalacak alacağım rakamdan düşerim
- Yav kardeş lafımı olur al sana 2400 bekliyom çabuk ol
- Eyvallah abi hemen geliyorum.
...... (aradan geçen 1 saat ve 7 sigaradan sonra sıkılır adamın girdiği resmi binaya girersin. Bir bakarsın ki içerisi kalabalık ama bizim eleman yok! Ulan nereye gitti bu piç derken bir sağa bi sola bakarsın panik ve midene giren krampla derken bir bakarsın ki arka kapı, ulan nooluyo dersin.... sen dolandırıldığını yeni idrak ederken eleman keyifle yaktığı sigarayı tüttürerek yeni avının peşine düşmüştür bile....)

Şimdi bu yaşanan olayda (bende ucundan döndüm :) ) sadece parasını kaptıran arkadaşlar olmadı.
Adam içeriden gelip,
-"abi telefonunu versene Hüseyin abiyi aramam lazım" diyip parayla beraber telefonunu veren mi ararsın.
-"abi ordino kağıtları arabada kaldı, anahtarı ver ben iki dakka alim senin girip çıkman şimdi sıkıntı olur" diyipte parasını ve arabasını kaybedeni mi ararsın.

Bu olayın tamamı gerçek bir hikayedir. Biz kandırılmadık ucundan döndük, nasıl mı?
ben adamla işyerinin karşısındaki cafe de sohbet ederken işyerindeki elemanımı aradım, "olm kasadan şu kadar para ve arabanın anahtarını getir" diye. Bizim elemanda kıllanmış gelen adamdan sonradan sordum neden kıllandım dedim kelini sevmedim dedi :)) Dedim "anahtarları ver" dedi "yok abi arabanın anahtarları şirkette", "Lan bul gel" diyorum "yok" diyor. Dedim adama yarın gideriz zaten saat geç olacak benimde gözüm mecidiyeköyden cuma günü köprü trafiğinde Erenköy'deki tır garajına gitmeyi yemiyor. Mıyk mıyk etti biraz sinirlendi falan yarın olmaz ben gidiyorum kaçırdınız mis gibi karı falan dedi atarlandı vaktimi harcadınız falan dedi gitti adam. Aradan zaman geçince bir sohbet ortamında bir kaç meslektaşla konuşunca aynı adam ortamdaki herkesi tokatlamış :) Kimsede yedirip birbirine anlatmamış. Ulan i*neler anlatmazsanız kim bilecek anlatın ki başkaları dolandırılmasın..
Neyse efendim eleman bir gün telefonla aradı beni sesinden tanıdım, sağlam bi küfür ettim o daha anlayıp cevap verene kadar telefonu suratına yedi pez...venk!
Sonra bir gün tv de dolandırıcı yakalandı başlığıyla bir haberde gördüm iti.....


konu başlığının devamı gelecek.....


Trafik ve kalıp denklemi....

Yazılarımı genelde cuma geceleri bir kadeh merlot şarap eşliğinde yanında bir parça isli peynir veya kaju ile yazarım. Bu sefer Ramazan'a denk geldik orta kıvamda çay eşliğinde yazıyoruz ya du bakalım....

Neyse efendim bu seferki konumuz yine trafikle alakalı. Motosikletleri ve motorcuları severim (apaçiler hariç) ve mümkün mertebe yol vermeye çalışırım.

İstanbul trafiği tüm dünya trafiğinin aksine genelde sağ şeridi sola göre hızlı akar, e bende malum %90 sağ şeridi kullanırım böylelikle emniyet şeridini kullanan özellikle çakarlı danalara tacizde de bulunurum. Neyse efendim şimdi ben en sağdan tın tın giderken mümkün oldukça sola yanaşırım ki emniyetten veya bariyerle çizgi arasından motorcu arkadaş rahat geçsin diye. (Aynamı düşünüyosam namerdim :))  )



Bazen sağol diye dıtdıt yapan arkadaşlara denk geliyorum, tebessümle cevap veriyorum onlara. Neyse efendim ben böyle kocaman neredeyse sıkışarak bir arabanın bile geçebileceği yer varken sağ tarafımızda, bazı danalar ısrarla benim sol tarafımdan geçmek istiyor. Ulan denyo zaten sen geç diye olabildiğince solumdaki arabaya yanaşmışım adamla ilişkiye girecez resmen ne b*k yemeye oradan geçmek istersin amacın çaban nedir?

İnsen dövmeye kalksan kask faktörü var bi kafaya bakar işimiz :) adam zaten zırhlı giyinmiş mübarek savaşa giden haçlı ordusu gibi, bişi işlemez. (Kask ve koruyucu ekipman takan arkadaşları canı gönülden kutluyorum)
Bazende özellikle yazın, bunalmışım camı açmışım kolumu dışarı uzatıyorum vıınnnnnnnnn diye bişi geçiyo yanımdan, kolumu refleksle almasam kol gitti a.q.
Arkadaşlar lütfen dikkat! Benim kol en fazla kırılır ama sen sinek gibi yapışırsın bir yere aman diyim.

Birde şöyle bir mevzu var, trafikte bir motor çarpıp kaçsa bir daha bulma şansın yok. Evet yok!
Bugün üşenmedim Cevizlibağ-Bahçelievler arası 5 km. E-5 de yanımdan geçen (en sağ şerit) motorların plakalarına baktım 50 motor geçtiyse sadece 11-12 tanesinin plakası düzgün okunuyordu. Bazısı ya yok, ya kıvrık, ya birşeylerle örtülü. Bi b*k yapacaksan motorla yaparsan yakalanma şansın sıfır! ;)

Katılıyorum maalesef Türkiye'de motosikletlere gereken değer trafikte verilmiyor. Çok horlanıp görmezden geliniyor belki ufak oldukları için.... Belki mi? Bence kesin!
Şöyle ki; Buna benzer bir hikaye daha size;
Benim araba sağolsun eşek gibi kocaman. ehem ehem :P (Suv değil o kadar da görgüsüz değiliz) Trafikte sıkıntısız gidiyorum, benzinciye girsem pompacı kapıyı açıyor falan filan;
Bir gün (bu kışın kar yağarken) bizim baldızın arabası bendeydi, onda da Getz var mavi. vay dedim ufak araba şıkşıkırdım gezelim biraz yerlerde kar mar neyse efendim iş yerine varana kadar en az 10 kişi sıkıştırdı, el kol hareketi, küfür :P ana bacı sövme ne ararsan var. Çoğuda ticari taksi. Ulan dedim nooluyo a.q. Kullanmamda da sorun yok, her gün gittiğim güzergah, acaba dedim arabanın yanında arkasında bişimi var indim baktım bişide yok. Kimse zikine takmıo trafikte küçüğüz diye. Gelen giden vuruyo a.q. Şamaroğlanı gibi. Bu bir iki gündür yine bende ufaklık, ulen yine trafikte şamaroğlanı oluyoruz... İnsan hemen "eski bir büyük kamyonet alim yiyosa gel sıkıştır bakalım tospa" düşüncesine başlıyor insan.
O zaman anladım ki her yerde (hayatta) olduğu gibi trafikte de büyük balık küçük balığı yiyor aga!
Motorcu kardeşlerim Allah kolaylık versin sizlere...




9 Mayıs 2014 Cuma

Hırsız, çilingir ve kilit üçgeni

Her cuma gecesi elimde şarabım acaba bu akşam bloga ne yazsam ne yazsam diye aylak aylak düşünürken bugün başımdan geçen olayla alakalı olarak sizleri "öğrenen adam" tribine sokacağım.

Bugün başımıza ne geldi kısaca özetleyelim;
Sabah hatunla beraber evden çıkarken her sabah hatırlattığım konuyu (anahtar kapının üzerinde) bir sabah demeyeyim dedim. Demek ki kadınlara bunu her zaman söylemek gerekiyormuş(!). Bizimki kendi anahtarını alıp kütt kapıyı kapattı, kapının arkasında da benim anahtar olduğundan kısaca mal gibi kapıda kaldık.
Neyse çilingir bulduk adamın çatalı eşliğinde yaklaşık 25 dakikalık bir boğuşma sonucunda "Home my sweet home" diyerek evimize girebildik.

Neyseee şimdi gelelim asıl sorulara;
1- Çilingir abimiz her kapıyı zırt diye 15 sn de açarken bu kapıyı 25 dk. da açabildi?
2- Ucuza çilingir nereden buldum?
3- Apartman içinde 25 dk. kapıyı hayvanlar gibi zorlayan 2 tipsiz (biri ben) varken neden hiçbir komşum polisi aramadı?
4-Evin işyerinin kapısı kilidi vs nasıl olmalı. Güvenli ev nasıl olur?

------------------------






Gelelim cevaplara;

1- Çilingir abimiz her kapıyı zırt diye 15 sn de açarken bu kapıyı 25 dk. da açabildi?

Şimdi arkadaşlar, öncelikle güvenli kapı yoktur. Evinizin güvenliğini sağlamanız için hırsız gibi düşünmeniz lazım. Bu sizin için daha kolay çünkü o binada yaşayan sizsiniz. Aşşa yukarı eve binaya depoya nereden girilir "Ulan Üsseyin emmide şu demirleri buraya koymayaydı a.q. hırsıza davet çıkarmış" gibi fikirlere girebilirsiniz. Kısaca evinizin zayıf noktalarını az çok anlarsınız.

Neyse, kapınız ahşap ise korkmayın 199 TL'ye piyasada satılan sözde çelik kapıdan daha dayanıklıdır.
Çelik kapı diye sattıkları kapıların çoğu teneke evet teneke. Neyse derdim kapıyla değil zaten kilitle. Hiçbir hırsız kapıyı kırarak içeri girmez onların derdi kilitlerdir. Peder avukat olduğundan yıllardır hırsızlardan bi sürü yol öğrendik ;)
Kapının kasası ile arasında aralık kalmamasına bilhassa önem gösterin.

Şimdi öncelikle kapıya koyulan kilitler

eski tip değil bilyalı silindir olmalı ! veya sıra dışı bir kilit olmalı kasa kilidi vs.
                             

                     eski tip                                                                         bilyalı silindir




eski tip anahtarlı kilitler çok rahat açılmakta, bilyalı silindirde ise hırsız veya çilingir için sıkıntı. Sıkıntı dediysem açamıyor mu? Am*na bile koyar ama zaman alıyor biraz.
Hırsızlar kilidinizi nasıl patlatır?

Kilit patlatma
Genelde hırsızlar, kilitleri korumasız evleri seçmekte. Bir apartmana girmişse ve bir daireye kafayı takmamış ise ilk teercih edeceği kapı korumasız kilitlerin olduğu kapılar olacaktır. Çünkü korumasız kapılar 10 sn de korumalılar ise en az 45 dakika gerektirir. Korumasız kilitleri bir pense, kargaburnu veya ufak bir çekiçle kırmakta. Önce kapınıza gelirler sonra tornavida ile kapınızdaki ön teneke dandik korumayı çıkarır daha sonra pense ile kilidinizi (göbek) kırar sonrada kiliti tık tık eliyle çevirir. Bu kaaaaddaaar basssiiittt!

Çözüm:
Üç şekli vardır
a) Eski kapınızın kilidine çelik gömlek takmak. Piyasada 10TL takması anahtarcı takarsa delme matkap işleri vs. falan toplamda 50TL'ye mal olmakta.

b) Sıfır kapı alırken Gömme çelik gömlekli kilit muhafazası tercih etmek,

c) Tuzaklı kilit tercih etmek,

Hırsız kilidi kırarken tuzak olan kırılacak böylelikle hırsız kilidi (göbeği) kıramayacak!




Kapıyı gerdirme
Kapınıza gelen hırsız eğer ki kapınızın kilidi ile uğraşmak istemez ise ve kapınıza her bi yerinden kilit fışkıran (üstten yandan alttan vs) bir kapı almışsanız bu sefer kapınıza mini hidrolik bir kriko ile eninden gerdirmeye başlar bu durumda kapınızın kasasının içi boş olduğundan tık diye esner ve açılır.

Çözüm: Kapının montajı yapılırken beton blok ile kapı arasına bolca harç veya kimyasal genişleyen köpük dökmeniz.(kimyasal köpüğün ateş altında yanmayanını tercih edin) Böylelikle kapıyı gerdirmesi hayal olur.
           





2- Ucuza çilingir nereden buldum?

Çilingir amcaların hafta içi mesai saatleri min.50 TL akşam, ve haftasonu tarifesinin katlanarak keyfiyen aldığını varsayarsak şöyle bir yöntem izlersek daha ucuza mal edebiliriz;

a) Prestijli bir kredi kartınız varsa bunların asistans hizmetleri cam kırılma, çilingir, tamirci vs hizmetleri belirli bir rakama kadar ücretsiz karşılayacaklardır. (garanti shop&miles kart 01.01.2014 tarihi itibari ile ücretsiz olmaktan çıkarmış bugün öğrenmiş oldum)
b)Hemen bir asistans hizmeti sağlayan firmayı arayın. mesela Anadolu Sigorta, Allianz Sigorta. Açık açık çilingire ihtiyaç olduğunu onlardan da herhangi bir poliçenizin olmadığını söyleyin. Merak etmeyin yardımcı oluyorlar. Semtlere göre sigorta firmalarının anlaşmalı olduğu (sigortan varsa beleş) çilingirler var bunlara eğer ki sigorta aracılığı ile ulaşırsanız %50 ye işi bitirirsiniz evet o sigorta firmasından hizmet almasanız bile! Aynen bu akşam yaşadığım gibi Anadolu Sigortayı aradım, evle ilgili herhangi bir poliçeminn olmadığını söyledim ve çilingir lazım olduğunu söyledim, verdikleri numarayı aradım telefona çıkan eleman "30 kağıt beyefendi" dedi. 20 olur mu demedim gerekte yoktu zaten belki 20 yap desem 25 e fit olacaktı. Neyse..

Bu yöntemi yolda kalan otomobilinize ve motorunuza da yapabilirsiniz.
Bir sebepten yolda kaldın, kasko masko bi b*k yok çekici çağırsan misal 150TL (rüyanda görürsün o kadar az rakamı örnekleme olsun siye verdim :)  ).
Ara x bir sigortayı anlat durumu sana 80TL e gönderiyor çekiciyi. ;)
yıllar önce birkaç kez denenmiştir.
(Bu arada konu ile alakasız bilgi: Sigorta firması size yardıma gelen çekiciye tam plakanızı vermez sadece son 2 rakam veya sadece harf falan verir çekiciden kaynaklanan su istimalleri önlemek için)

c) Evin kapısında kaldın, kafanı kaldır doğalgaz saatine bak; orada mutlaka binanıza en son gelen beyaz eşyacı, kombici ve çilingirin sticker ı vardır. Ara numarayı "Üsseyin Emmi tavsiye etti. Oooğğ çok ooo indır indır beaa fiyatı kapçukaauzlu" de merak etme iner. İnmezse hemşeri muhabbeti aç




3- Apartman içinde 25 dk. kapıyı hayvanlar gibi zorlayan 2 tipsiz (biri ben) varken neden hiçbir komşu polisi aramadı?

Allah kahretsin hepsini! Demek eve hırsız gelse kütür kütür kapıyı yıkayacak bi Allah'ın kulu kafayı çıkarıpta "La nooluyu a.q." demiycek?
Bu konu sosyologları ilgilendir hacı beni aşar. Toplum dejenere olmuş eski komşuluklar bitmiş zaten.
Karşı komşumu tanımıyorum muhtemelen o oda beni tanımıyor. Yani gelen hırsızı ben sanması doğal olacaktır.

Çözüm: Arada bi dikkat çekici hareketler yapın, en kötü karşı veya yan kapı komşunuzla bi b*k bahane edipte az muhabbet edin adam bari tipinizi bilsin veya arabanızı motorunuzu bilsin.




4-Evin işyerinin kapısı kilidi vs nasıl olmalı. Güvenli ev nasıl olur?

yeni kilit sistemi
gömme veya çelik barel sistemi
kasa içi beton dolgu
mümkünse anahtar çevirince dört bi yandan fışkıran kilitler
kasa ile kapının arasının 5mm den az olması
menteşelerinin sağlam olması
mümkünse gerçek, içi birkaç mm çelik dolgulu bir kapı
düz kilit barı yerine kancalı sistem

                                            Kancalı kilit sistemi

Hem kapı ve kasa arasına düz bir şeyler sokup açılmasını engeller hemde kasa esnetildiğinde mukavemet gösterir.

Çilingirler madem bu kadar bilgili meziyetli neden evleri soymuyorlar?
Hepsi yeminlidir ve hepsinin parmak izleri semt karakollarında mevcuttur.
Bi sürü soru söylüyorsunuz duyuyorum, biliyorum, cevap vermiyorum muhabbet uzayacak :P
Örn: Noterin sahte evrak hazırlaması muhabbeti. Yorumsuz vs.. geç git.


Özün sözü;
Evimin kapısını ben tasarladım ve yaptırdım(standart kapı kasasına sadece beton döktürdüm, kilit sistemini değişirdim falan) bu haliyle yılların çilingiri kilitli bile olmayan sadece arkasında anahtar kalan bir kapı için 25dk. uğraştıysa hırsız ne kadar uğraşır düşünün. Hele birde kapı kilitli olsaydı anahtarı kaybetseydik demek kilitleri parçalayacaklardı. Biraz daha uğraşılsa az daha para harcansa emin olun si*tin sene o kapıyı açan babayiğit olmaz (koç boynuzu hariç-aslında onuda bayaaa uğraştırır :))  )

Evinize başkası girmeden önleminizi alınnnnn...



4 Mayıs 2014 Pazar

Motor sevdası

Yaş ilerledikçe ve zaman geçtikçe deli deli işlere kalkışırmış insanoğlu. Bende geçen sene tutturdum motor alacam diye kafayı kırdım B olan ehliyet lisansımı önce E ye bir ay sonrada A2 alarak EA2 olarak güncelledim. (Güncelledim- bilgisayarlarla uğraşa uğraşa yeni anlamlar geliştirdik) Neyse efendim;

Motor konusunda bilgim eksi derecede. Ben ki "her b*ku bilen adam", bunun bir eksiklik olduğunu anlayıp "öğrenen adam" moduna girdim. Yaklaşık 8 ay boyunca milletin "vaay abi ne nefis motor"" üff ön kafa çok güzel yok sele şöyle" demelerine; Nasa'nın uzaya gönderdiği maymunun bakışlarıyla baktım durdum.



Sonra sonra sahibinden.com da gecelerce "tarzım olabilecek" motorları ararken kendimce zevkler geliştirdim. Şimdi bende artık "ooğğ yeaahh tekerleri güzelmiş" diyebiliyorum :) Neyse düşün taşın önce kurye motoru honda cbf 150 sonra suzuki vstorm sonra honda cbr 250, ktm 125, ducati sonra ise suzuki inazuma 250 karar verdim. En sonunda ise "Lemn istanbul trafiğinde zik zik zik vites değiştirmeyelim konfor arıyorum len ben " :) diyerek maxi scooter a yönlendim. Önce pcx baktık hatta bir iki defa Hunky ile gittik bayiye baktık, Beşiktaş'ta bi paketçinin motoruna oturduk falan resim çekildik. Fotolara bakınca dehşete kapıldım. Resmen g*tüme mantar kaçmış gibi duruyordu. Eşek gibi kalıp, cücük kadar motor tamamen tezat oldu. Birde bizim hatun bende binerim diyince Maşallah o da benden kalır yanı yok, dedik 125cc lik bir motora işkence edip yargılanmanın anlamı yok insan gibi bi tık üste çıkalım 250cc alalım. (600 falan düşünmüyorum çünkü arabamdan çok yakan motora presip olarak karşıyım!)
Günlerce gecelerce araştırmaların ve karşılaştırmaların sonucunda yamaha x-max 250 abs de karar kıldım.
Veeee macera o andan itibaren başladı:

Mantıksal olarak bakarsan motor işi Türkiye'de salaklık. Duygusal olarak bakarsan gönül işi.

Avantajları;
- trafik derdin hiç yok, korkmadan emniyet şeridi ihlali yapabilirsin
- gittin bi mekanda oturduğun masanın önüne kadar girip park edebiliyorsun,
- yazın efil efil gezmesi güzel olur (yol bulabilirsen)

Dezavantajları;
- durmadan bakım yapman lazım yok zincir yağla, yok bilmem ne yap
- Her sabah üstündeki çocuk ve kedileri kovala
- Bakım aralıkları çok dar ortalama 3,000km bazıları örn: daelim S3 vs her 1000km de servise çağırıyor.
her bakım motoruna göre 90-150Tl civarı. Otomobiller 15,000 de ortalama 350TL bakım parası sayarsak otomobillerin bakımları motorlara göre çok avantajlı
-Diğer 4 ve çoklu teker sürücüleri tarafından insan hatta taşıt yerine konma. Her an ezilme tehlikesi yaşa.
Hele gece saatleri ise ve kafayı çekmiş 2 piç E-5 de makas atarak kapışıyorsa lazım olur diye bi tutam pamuk ve 3-5 dua bilmekte fayda var. :))
-Kasko yaptırama, yaptırabilsen de motorun yarı parasını sigorta şirketine öde.
- O kadar para verdin aldın motorunu sabah geldiğinde yerinde bulamamak var evet motor hırsızlar iş başında. Sen daha taksitini öde onlar parçalayıp satsın.


Piyasadaki motorların büyük kısmı üzerlerindeki dandik naylon stok lastiklerle gelmekte. Motor alıyorsan kesinlikle adam gibi bir kauçuk silika lastiğe geçmen lazım. min 280-300 başlar yukarı çıkar.
Motorların çoğunun üzerinde çakmaklık yok. (cebinde çakmak taşı diyen moronlar için yazıyorum) Cep telefonu şarj edeyim vs çok lazım bişi. Ekstradan satıyorlar 80-100TL ona ver.
Motoru aldın artçı (arkadandaki yolcun) napacak gaza sert asılsan uçcak arkaya. Hadi ona bi sissybar(sırtlık) alalım min 500TL.

yada topcase denilen arka çanta alalım içine de bişiler koyarız falan. Çantalar 150TL den başlıyor yukarıya çıkıyor düzgün veya orjinal çantalar 450-500 den başlıyor + bu çantayı oraya takabilmen içinde alt demirine ihtiyacın var o da en az 150-250TL civarı.
Kask! orta kalite bi kask alalım en az 500-600 TL den başlıyor 1500 falan gidiyor yukarıya.
Mont
Dizlik
Eldiven
Sırt koruma
Bel koruma
Motora koruma demiri
Orta sehpa
Daha büyük ön cam
Çalmasınlar diye zincir,kilit, alarm, disk kilidi (Bunları almaya gerek yok yine çalıyorlar boşuna masraf)
Bayideki fiyatlara plaka ruhsat sigorta vs dahil değil onları da kat ortalama 600 TL
vs.......................................
Yahu otomobilde böyle bişi yok. Bayiden arabanı al kontağa bas git. Bitti!

Ara bilgi;
(Kask için http://sharp.direct.gov.uk/ sitesinden test sonuçlarına bakın en az 4 mümkünse 5 yıldızlı olanları tercih edin!)



Türkiye'de motor işi fakir işi değil zengin işi kardeşim.

Haaa birde yaşadıklarımız var bayiye gidiyorsun veya arıyorsun;

-----------------
-kardeşim ben motor alcam ahanda param bu, ver bana mat gri abs li
-Abi şimdi abs yi napacan abs siz verelim. Abs motorda tehlikeli
-Tehlikeli??? Yok illa abs li alacam
- O zaman Absli vereyim ama beyaz vereyim
-Yok ben mat gri istiyorum!
- Abi mat gri efsane yok öyle bişi, belki siyah gelir.
- O zaman siyah ver!
- O yok abi

-----------------
-Siyah absli 250 lik var mı?
- Var %10 vade farkı koyarım 9 taksit yaparım, istanbul'a getiririm 300TL nakliye alırım
-Çıt

-----------------
-Siyah absli 250 lik var mı?
-Abi 1 tane var 13750
-Liste fiyatı 13150?
-Abi piyasada yok işine geliyosa
-A.Q. senin .... Çıt

-----------------
-Siyah absli 250 lik var mı?
-Yok ama 2 ay sonra gelecek deniyor
- Eylül başında g*tümemi sokacam motoru?
- Abi seneye binersin
-***********   Çıt

-----------------
-Rengi fark etmez abs li var mı bi 250lik
-var abi
-Ben nereyi aradım
-Antalya abi bura
-Nası yapacaz?
-Abi şimdi sen kredi kartını ve şifreni bana kargola. Ben çekim sonra faturasını kesim sana kargolayayım
-Eeee?
- Sen İstanbul'da ruhsat plaka işlerini hallet onları çıkar. Otobüse atla buraya gel abi.
-Eee?
- Plakayı takalım motora burdan bas İstanbul'a git abi.
-Beynini ve vereceğin fikri z*k*m emi!
-Efendim?
-Çıt

Eşek yüküyle para ver rengini seçeme, özelliğini seçeme hatta motoru hiç bulama :)
Sanki bayiden borç istiyorsun.



O kadar çok araştırdım ki genel olarak yukarı terfiler ise şu şekilde (sen farklı bişi almışındır çok da fifi);

Cbf 150 -> İnazuma 250 -> 600 lük başka bir makina
Pcx 125 -> X-max 250 -> x-max 400 -> Otomobil
hyosung 250r -> cbr 250r -> cbr 600rr  -> Otomobil
wolf 250 <-> inazuma 250 bunları kullananlar birbirleriyle düşman :) anlamadım

Birde kaskların raf ömrü varmış
Bazı internet sitelerinde 700TL lik malı 299 TL ye verenler var. 2011 üretimi (2014 yılındayız)
Örnek; Honda Mototal - Caberg Konda kask
Sordun mu "abi bişi olmaz" diyor satıcı. Daha en az 2 sene kullanırsın diyor.Yazık! Çoğuda bilmeden alıyor senelerce kullanıyor, o kaskın kafasını koruduğunu düşünerek gaz açıyor.
Aslında doğru! Memlekette çıkma otomobil lastiği alıp takanlar var, utanmadan 9 yıllık çıkma otomobil lastiğini dişleri sağlam diye lastikçilerde satıyorlar. sahibinden de dolu var . Dişi sağlam olsa ne yazar lastik artık gevremiş hamuru özelliğini kaybetmiş. Amaaa nerdeeeeee! Para girsin cebe de malı alan yolda kalmış, ölmüş kalmış umurunda değil adamın.

Neyse dostlar durum şimdilik bu. Motor sürmek çok keyifli bir şey!
Hala motor bakıyorum varsa motoru veya fikri olan yazsın bana  :)





3 Mayıs 2014 Cumartesi

Outlook kanser sebebi

Bir müşterimin makinası var, 2 gündür kafayı yedirtti. Lanet olası outlook ilk açılışta hata veriyor ikinci denemede ise "safe mode" a geçiyor. Neleri denemedim. Gülmeyin aç kapa diyen tospaların sesini duyuyorum HAYIR! Kısacası herşeyi denedim office i farklı path e kurmaktan tutunda registery dan outlook a ait her bişiyi silmeye kadar pst yi onarmaya kadar ama nafile. Neyse ki Hunky kardeşim imdadıma yetişti windowsun sağını solunu çaresizce parmaklarken sonunda netten bir çözüm bulduk. O yazıyı yazan arkadaştan da Allah razı olsun neyse dilenciliği kesip çözümü yazıcam kaydedin bi yerinize:

Önce Outlook ve uygulamalarından çıkın. Extend.dat ve Outcmd.dat dosyalarını yeniden adlandırın bu dosyaları bulabileceğiniz adresler aşağıdaki gibidir.





extend.dat


Windows XP için


C:Documents and Settings%username%Local Settings%Application Data%Microsoft%Outlook


Windows Vista and Windows 7 için


C:Users%username%AppData%Local%Microsoft%Outlook




outcmd.dat


Windows XP için


C:Documents and Settings%username%Application Data%Microsoft%Outlook


Windows Vista and Windows 7 için


C:Users%username%AppData%Roaming%Microsoft%Outlook




Daha sonra Outlook’u tekrar açın sorun düzelecektir.

17 Şubat 2014 Pazartesi

Kefir hakkında az çok şey

Geçen günkü "içkiyi ucuza nasıl temin ederiz" başlığına olan yoğun okuma talebinden sonra anladım ki bloğumuzu okuyan herkes içkiyi seviyor :) Madem bu konuya ilginiz var sizlere hem içinde alkol olan hemde sağlıklı bir maddeyi tanıştırayım: İşte huzurlarınızda "KEFİR"
Bugün kefir den bahsedeceğim. Kefir denen şey yoğurdun bi türevi. Kökeni Kafkasya'dır. Kısaca kefir, üretilen süt asidi ve alkol fermantasyonu yardımıyla yapılan köpüklü, koyu kıvamlı (yoğurt kıvamında), hafif ekşimsi fermente bir süt ürünüdür ve de çok sağlıklıdır. Tövbe Bismillah alkol malkol yazıyorsun öğrenen adam, içmeyiz biz demeyin, kafa bulmak için içmiyorsunuz sağlık için içiyorsunuz. Madem öyle sirkede kullanmayın kardeşim sirkenin içindeki alkol oranı kefirden kat be kat daha fazla. Sirkeye başka bir gün değiniriz. -"Baba anlatta içip kafamızı bulalım" da deme güzel kardeşim, kafanın güzel olması için ortalama 10-20 litre içmen lazım neyse konumuza dönelim....

Kefirin bileşimi
Su % 88-89
Süt asidi % 0,8-0,9
Etil alkol % 0,6-1,1
Süt şekeri / laktoz % 1,7-2,7
Kazein % 2,5-2,9
Mineraller % 0,6-0,8
Albümin % 0,1-0,3
Yağ % 2,8-3,3
 Google amcada kefirin faydası diye arattığınızda bir sürü faydasını  göreceksiniz tek tek yazmanın anlam yok girin arayın. Ağırlıklı olarak  bağırsak sorunlarına  olan çözümlerine değinen çok  ama nedense bende  tam ters etki yaptı. Millet  kefir içince tuvaletten  çıkamazken bense tuvaletin  yolunu unuttum desem  yalan olmaz.
 Şimdi evde nasıl kefir elde edicez onu görelim. Aslında marketten de satın  alabilirsiniz fakat üretemezsiniz mayası olamadığından dolayı. Bu meret  yoğurt gibi devam ettirme şansınızda yok illa kefir mayası olacak kardeşim o  kadar. Bu arada metale karşı cinsliği varmış, herkes aynısı söylüyor fakat  kullandığım tüm materyaller plastik ve cam olduğundan metale deydirmedim  hiç. Bence sizde metal ile temas ettirmeyin mayanın öldüğü söyleniyor.  Ayrıca yoğurt mayalayanlar bilir mayalanacak sütün az biraz ılık olması gerekir serçe parmağını içine sokunca 2sn tutabilecek kadar. (38-45 derece) fakat kefirde böyle bir muhabbet yok. buz gibi sütü mayanın üstüne döksenizde bişicik olmaz oda sıcaklığına gelince otomatikman mayalanma başlar böylece üretimi yoğurttan daha kolay ve kazasızdır.
Şimdi diyeceksiniz ben bu mayayı nerden bulacam? En temizi ya ziraat fakültesi bulunan bir üniversiteden, ya bir aktardan yada benim gibi bunu üreten bir manyak arkadaşınızı/akrabanızı bulup ondan temin edebilirsiniz.
Azcık bile bulsanız o çoğalır sıkıntı yok. Her türlü sütü kullanabilirsiniz, inek koyun keçi.... Pastörize süt de kullanabilirsiniz UHT sütte hiç bir şeye hayır demezler çoğalmak için.

Bir gün önceden mayaladığım kefirim (ters işlem yapıcaz :) )Görüldüğü gibi katılaşmış yoğurt kıvamında


Bunu metal olmayan plastik bir süzgeçten geçiriyorum ki maya ile ürün ayrılsın

Şimdi güzelce sallıyoruz mahsülümüz süzgeçten akarken kefir mayası işçilerimiz süzgeçin üzerinde kalıyorlar.

Tipleri fındık boyunda karnıbahar görünümünde, görünce korkmayın. :)

Eveet mahsülümüzü huni vasıtasıyla cam şişemize boşaltıyoruz ki istediğimiz zaman sağlıklı içebilelim, içmediğimiz kalan mahsülümüzü buzdolabına kaldırıyoruz.


Kalan mayayı tekrar kavanoza koyup üzerine ılık veya soğuk süt ekleyip ağzını da kapatıp 12-24 saat ortalamalı fermantasyon işlemine yani mayalama işlemine bırakıyoruz. (süreyi siz zamanla kendi ağız tadınıza göre belirleyeceksiniz) Kavanozu sarmanıza falan gerek yok kaldırın bi yere koyun masa üstünde falan.
Bu sürede ellemeyin, rahatsız etmeyin işçi mayamızı.


Nerdeeen nereye

Kullandığınız materyalleri bardak tezgah süzgeç vs hemen yıkayın. Eğer unutursanız ve kurursa çıkarması gerçekten sıkıntı olabiliyor. Bildiğin zamk gibi üzerine yapışıyor herşeyin.
Hergün üretmek zorun da değilsiniz. Diyelim bi kavanoz ürettiniz, katılaştı kaldır koyu dolaba, hayır demez size. 2-3 gün dursun çıkar süz sonra iç. yada uzunca bir süre üretmeyeceğim derseniz ozaman ölmemesi için kavanozun dibine yaşaması için bir miktar süt koyun, o orada kendi halinde takılsın.
Markette 4,00 - 5,00 TL ye hazır kefir satın alacağınıza, daha sağlıklısını 1,40-3,00TL arası üretmiş olduk :)


Haydi afiyet sağlık olsun hepinize :)


----------------------------------------
- Bir saattir anlattın öğreten adam kardeşim burada da, yahu şu kefirin hikayesi nedir?
- Dinle bak!;

Kefirin gücünün bilinmesi ve isimlendirilmesi 18.yy başlarına kadar uzanır.Kefir tanelerinin Allah’ın Kuzey Kafkasyalı müslümanlara bir hediyesi olduğuna inanılır.Kefir tanelerini her jenerasyon bir sonrakine aktararak devam ettirmiştir.Kefir taneleri bir sülalenin elinde nasıl üretildiği gizlenerek uzun zaman üretilmiştir.

1900 lerin başlarında Tüm Rus sağlıkçıkları derneği Blandov kardeşlerle irtibata geçti, bu kardeşler Kuzey Kafkasya da peynir fabrikası işletiyorlardı. Kardeşlere kefir tanelerini ele geçirmek için yardım edip etmeyeceklerini sordular. Kardeşler bu iş için Irina Sakharova adından yanlarında çalışan güzel bir işçi kızı kullanmaya karar verdiler.Irina Kafkas prensi Bek-Mirza Barchorov’u kefir tanelerinden biraz almak için ikna edecekti. Irina gerçekten prensi güzelliğiyle etkiledi ama prens bu kıymetli probiotik-elması vermeyi inançlarından dolayı reddetti.

Buna rağmen prens irina’dan vazgeçmek istemedi.İrina tam geri dönecekken prensin adamları tarafından kaçırılarak geri getirildi.Geleneklere göre kaçırdığı için evlenmek zorunda olan prens tam bunu gerçekleştirecekken Blandov kardeşler irinayı prensin elinden kaçırdı.Durumu rus çarının mahkemesine götüren irinaya prens altın ve elmaslar teklif etti .İrina ise bunların yerine kefir istedi.Bu sayede elmastan daha değerli kefiri elde eden irina 1908 yılında Moskova’ya ilk kefiri getirmiş oldu.Kefir ilaç olarak tüberküloz hastalarını tedavi etmekte kullanıldı..

İrina 1973 yılında 85 yaşında iken SSCB Besin endüstrisi bakanına bir mektup yazarak kefir’in rus halkına ulaştırılmasındaki oynadığı baş rolü anlatmıştır..
--------------------------------------------

15 Şubat 2014 Cumartesi

İçki ucuza nereden bulunur?

Ucuz içkiyi duyunca hemen nasılda zıpladınız dimi? :)))) çakalllaaarrr.... :))))
Şimdi, malum piyasada eşek yüküyle vergi olduğundan dolayı komik paraya mal olan içkiler fahiş fiyatlara satılmakta.
Ucuza içkiyi ancak yurt dışına gidip gelen eş dosttan yalvarmak suretiyle 1/3 fiyata alabiliyoruz. Pekii eşi dostu olmayan ne yapacak arkadaşım?

Hadi bakalım diğer seçeneklere bakalım ;

1- En yakındaki tır garajına gidin, orda şöförlerin takıldığı kahvehane tarzı bi mekan vardır. Çay getiren lavuğa durumunuzu izah edin. O size yardımcı olacaktır. Tırcılar genelde 1 litrelik içkiler alırlar, ağırlıklı olarak J&B ve Yeni rakı gelir. Ama diğer markalardan tercihini varsa az bir karla size sipariş getirecektir. Fakat bunun içinde bir süre beklemeniz gerekebilir. Şişenin kapağını kontrol edin, şüpheli bişi varsa almayın (genelde olmaz) Yurtdışından gelen içkilerde yurtiçinde satılan içki şişelerindeki bilyalı başlık olmaz, dolayısıyla "la bu sahte heralde" diye salak düşüncelere girmeyin, kendinizi küçük düşürmeyin.
En yakın (istanbul için) tır garajları: Sefaköy, İkitelli, Ataşehir, Orhanlı vs.

2- Malum nedenlerden dolayı artık içki satan hipermarketlerin promosyon insert lerinde ve mağazanın içinde  içkilerin promosyonu ile ilgili herhangi bir ibare olması yasaklandı. Dolayısı ile bir markete girdiğinde hangi içkide indirim var göremiyoruz. Bu durumu aşmak için mutlaka reyon görevlisiyle azcık muhabbet edin. O size mutlaka ne de indirim var veya hafta olacak vs. yumurtlar sıkıntı yok.

3- Metro ve Real in fiyatları piyasadaki tüm marketlerden ucuz. Tek favorim metro. İçeri girebilmeniz ve alışveriş yapabilmeniz için şirket yetkilisi olmanız ve sizi temsil eden kartınız olması gerekiyor.
Eğer kartınız yoksa kartınızı unuttuğunuzu söyleyip, kartı var olan bir arkadaşınızın firmasının adını ve arkadaşınızın adını vererek geçici giriş kartı alabilmeniz mümkün. Çaktırmadan girsen bile kasada fatura kesilirken kartı yine soruyorlar. Kaçış yok. Neyse; Metronun şaraplarının fiyatları muhteşem normal zamanda bile fransız şaraplarını 20TL ortalamadan almanız mümkün ( 8,5 liradan fransız şarap aldığımı bilirim) Hatta istediğiniz şarabı açtırıp tatma şansınız bile var. Ama hayvanlık edip şişeyi devirmeyin ayıp. Kendinize gurme izlenimi verin. Her ülkeden şarap var şiliden, gürcistandan, italyadan....
Metroda diğer bulabileceğiniz ucuz içki biralar. Efes'i piyasada dükkanda 5,30 dan satarlarken burda 4,10 gibi rakama alabilirsin. İlla kasayla alacan şartı yok ama 4-6-8-20-24 gibi seçenekler var birinden birini seç.
Kısacası osuruktan 1-2 şaraba biraya vereceğin parayla ayda bir gidip toptan (4-5) stoklamak çok avantajlı.
Tüm içkiler piyasanın azda olsa (en az 1-2TL) altında.
Real ise metronun parekendecisi burda ise az biraz daha pahalıya alabilirsin bazen kafa kafaya gelir.
Carefour ve Migros az üründe indirim yapıyor (1-2 ürün)

4- Özel günler.... Yılbaşı, Sevgililer günü, Bayramlar öncesi hafta boyunca tüm içkilerde metro,real,carefour ve migros ta %20-%25 e varan indirimler oluyor. O günlerde gidip topluca depolamak çok mantıklı.

5- Bu marketlerin reyonlarında çalışanlarla kanka olun hangilerinde barkod hatası varsa size söyler çaktırmadan depolarsınız. Benim 3 tane mevcut :)

6- İçkinizi evde üretmek.... Bunun için herhangi bi yasal sınırlama yok. sadece yaptığınız içkinin şişesinin üstüne herhangi bir etiket basmamak. Satıcı diil içiciyim ağğbiii.. olayı.
Evde içki üretme olayına başka bi zaman girişicez.

----------------------

Rakı makı alırken bu tarz yerlerden (büyük marketlerden) alırsanız hediye bardak mardak hediyeli olanları tercih edin. Beleşe bardağınız falan olur evde arabada.
Tekel bayinden alırken de çamura yatın, tüm tekel bayilerine içki firmalarından promosyonlar gelmekte fakat hiçbiri bunları müşteriye vermez salağa yatarlar. Bira alıyorsan hediye olarak açacak, bardak, kibrit, anahtarlık, çakmak vs. iste yok derse diret! Mutlaka verecektir. Vermezse küfret! diğerine git, Bundan sonra sana hediye verenden alışveriş yap cezasını çeksin. Rakı alırsan da mutlaka 2 tane rakı bardağı iste. Bi ara arabam bira açacağından geçilmiyordu düşün artık.

Neyse arkadaşlar ... Hadi bakalım hoooppp iyi günlerde ...  Nazdrovyaaaaaa*   :)



* na zdrowie : Bilinenin aksine Rus değil, Leh (Polonya) dilinde şerefe demektir.




Çaylaaarrrrr

Selam;
Bi süredir bişi yazamadım işlerin yoğunluğundan neyse
Bugünkü konumuz çaylar....
Malum piyasada bi sürü çay çeşidi markası vs var. Eminim bir kaç kişi hariç, hiçbirinizin çay hakkında fazla bir bilgisi yoktur. Nasıl üretilir? Hangi çay markası nasıl üretim yapar? En önemlisi market rafında 50 çeşit ve marka çaya mal mal bakarken "ulan hangisini alsam ki?" dediğiniz olmuştur. Bugün bunlara açıklık getireceğim. Bu arada yazıyı okuyan karadenizli arkadaşlar çıkarlar belki "lan sen ne bilcen uşağum karadenizliyiz en iyi biz biliriz" klişesine karşı sadece o kadar memleketinize gidersiniz de "ulan bi çay fabrikasına gireyim" demezsiniz.

Neyse önce sizleri kasmadan çayların özelliklerine girelim;
Görüldüğü gibi en iyi çay çeşidi "altınbaş" olan. Rakıda da bu böyledir Yeni rakı yerine az para kıyıp Altınbaş içsen görürsün farkı :) (Kulüp Rakısının yerini hiçbiri alamaz bence ama ekikeieki) :)
Ulan durduk yere canımızı çektirmeyelim neyseee :P devam edelim; Çay toplanırken koparılan yapraklarının özellikleri de aşağıda birde ona bakalım;


Markete gittiğinizde hangi çeşidi tercih edeceğinizi az çok anlamışsınızdır. Benim ağzım kekremsi sert adamım ben sert çay içerim dersen ona göre al çayını raftan yok ben yumuşak severim dersen ona göre al çayını.



Çayın demlenmesi;

Ulan şu konuda herkes ahkam keser "benim çayım en güzel" diye.
2,5 dakika demlenen çay insana canlılık, 5 dakika demlenen çay insana huzur ve sakinlik verirmişmişmiş bi belgeselde çay prof. ları öyle diyodu.
Ulan kimse çayını 2,5 dakka demlemez Türkiye'de. İmamın sidiği gibi olur ya o.
Fikrimce en iyi demleme süresi 12 dakikadır.
Fazlası çayın içindeki "tanen" in ortaya çıkmasıyla hafif hafif acılaşmaya başlar.
Naparsanız yapın ben size öğreteyim de herkesin keyfi zevki ağzının tadı bir değil sonuçta.

Çayın Türkiye'ye gelmesi;

Çoğunuz çayın sadece karadenize özgü ve Türkiye'de yetiştiği sanıyordur ama değil.
Türkiye’ de çay tarımın ile ilgili ilk girişimler 1917 yılından sonra gelişmiştir. İlk yıllarda Bursa bölgesinde yetiştirilmeye başlanan çay istenen verimi vermemiştir bunun sonucunda Ali Rıza ERTEN’İin raporu doğrultusu çay, Rize ve bölgesinde yetiştirilmeye başlanmıştır.
1923 yılında Zihni Derin Ziraat Umum Müfettişliğine getirildi. Çay ve narenciye fidanlığı kurmak üzere Rize’ye gönderildi. Derin, Rize’ye hakim Garal (Karali) tepesinde 15 dekarlık araziyi fidanlık ve çay araştırma işine   tahsis etti. İlk çay tohumları Gürcistan2nın bir şehri olan Batum’dan bizzat Zihni Derin tarafından, sınırda geçişi engellenmesin düşüncesiyle, bir baston içerisinde getirildi.
Ekimler oldu, yurtdışından bilimadamları geldi, bir sürü zorluklarla karşılaşıldı. 1935 de İsmet İnönü'nün Rize'yi ziyaretinde çay anlatıldı ve onunda destekleriyle 1937 yılında ilk yaş çay elde edildi toplamda 138 kilo kur çay ortaya çıktı vs.. vs..
Çok merak ediyorum Ali Rıza Erten çayı Türkiye'ye getirmeyeydi bu karadenizde ne ekip biçeceklerdi?

Çayın üretimi;
Kısa kısa anlatıcam ona göre iyi anlayın. Resimlerin bir kısmını (fabrika içi) ben çektim, ortam loş olduğundan resimlerin kalitesi biraz kötü, çok biliyorsanız gidin kendiniz çekin.



Önce çaylar kadınlar sayesinde toplanır. Niye kadınlar dedim çünkü toplayan erkek görmedim nedense. Toplayanlara yarıcı derlermiş. Sanırım fifti fifti kırışıyolar malı neyse....


toplanan çaylar çuvallara konur ama engebeli bölge olduğundan taşımak zordur bu yüzden laz icadı teleferik kullanılır.

Toplanan çuvallar "çay alım yerleri" ne getirilir



Sonra kamyona yüklenerek fabrikaya yola çıkar


Fabrikada tek çalışan insan budur. gelen malı kamyondan yürüyen banda döker. Geri kalanı zaten akan bir bant sistemi olduğundan insan eli değmeden tamamlanır. Merak ettiğim en zor olan bu kısmını neden insan yapar hiç çözemedim. Neyse devam edelim;


Çaylar bantta gitmeye başlarlar, yeşil olan çaylar fermante olarak renk değiştirir renkleri yavaş yavaş kararmaya başlar.





 Çay daha sonra fırınlara girerek kurutulur buradan çıkan çay yine bantlardan eleklere gider





Elekten geçen kurumuş çay ebadına göre numaralandırılır. En iyi çay 1 numara olan (en ince kum gibi) çaydır.
1-2-3 numara olanlar resimde çuvallara dolmakta.


Çuvallar yüklemeye hazır


Parekende pakete girmiş hali.


eee geri kalan nooluyo? hiç mi posa mosa çıkmıyo bundan? çıkmaz mı?
Bunlarda çayın posası. Fabrikanın arkasında bi yere dökülür.



Fabrikanın dışından görüntüler




Fotoğraf çekmemize bir şey demeyen hatta yardımcı olan Işıklı Çay kur Fabrikası çalışanlarına teşekkür ederim.

Bundan sonra bir bardak çay yudumlarken; ne zahmetlerle toplanan çayın görüntüsü gözünüzün önüne gelsin.

 Karadenize gitmişken fıkralık manzaralardan kaçamıyorsunuz fotoğraflayabildiklerimden işte birkaçı:

Aynı anda hem geç hem dur hem dikkat et ışığı :) ne yapacağımızı bilemedik. Arkadaşa dursak mı derken o gaza basarak geçti. Sanırım alışıklar :)


Yolun sonunda uzungöle vardığımızda işte o meşhur manzara...
Ahşaptan yapılan otelin herhangi bir yangın anında acil tahliyesi için yapılan "ahşaptan yangın merdiveni" :))))
Valla kendimle çok çeliştim anlayabilmek için ama işin içinden çıkamadım :)



Bugünlük bu kadar öğreti yeter. Gidip kendime şöylee güzel bi çay demleyeyim :)